31 Ağustos 2006

Planlı Yürüyüş

Geçen hafta yaşadığım incir çekirdeği büyüklüğündeki bir olayla çok garip bir özelliğimi farkettim.

Tülay'la birlikte Meşrutiyet Caddesi'nden aşağıya doğru yürüyorduk. Tülay bana hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu. Anlattığı gerçekten önemli bir şeydi ve ben sesimi çıkarmadan, kafamı sallayarak yürüyordum. Ama, caddenin başından beri aklımda sadece bir tek şey vardı: Karşıya geçmemiz gerektiği. Meşrutiyet'in araba kalabalığı -her zamanki gibi- bir anda asfaltın rengini göstermiyor, sonra da aniden boşalıyordu. Yolun boş olduğu anda ben karşıya geçmek için hamlede bulundum. Tülay:

-"Deniz, karşı taraf çok güneş. Daha caddenin başındayız, aşağıda geçeriz karşıya"

dedi. Haklıydı. 35 derece sıcakta yolun güneşli tarafında yürümenin alemi yoktu. Ama benim karnımdan huzursuzluk sesleri yükselmeye başladı. Karşıya geçme hareketini kafamdan uzaklaştırmaya çalıştım, olmadı. Artık Tülay'ı da dinleyemiyordum. Kıpır kıpırdım, yerimde duramıyordum. Tanrım, karşıya geçmemiz lazımdı. Bu, erteleyerek kurtulabileceğimiz bir şey değildi. İçimden Tülay'a kızmaya başladım. Geçiverseydik n'olurdu sanki? Tamam, orası daha sıcaktı ama en azından 'karşı taraf'tı. Asıl olmamız gereken yer... Ankaray'a oradan ulaşılıyordu, istersen Metro hattını bile seçebilirdin. Konur Sokak, Bilim ve Sanat Kitabevi oradaydı, Yüksel Caddesi oradaydı. Bulguroğlu'nun nefis simitlerinin kokusu burnuma gelmeye başlamıştı. Tüm bunlar için değil güneşte yürümek, ateşte bile yürünebilirdi. Arabanın altında kalıp ölünse bile gam yenmemeliydi, çünkü yüce bir amaç uğruna ölünmüştü! Karşıya geçme hakkı engellenmemeliydi!!!


He he. Bu kadar olmasa bile, cidden acayip huzursuzdum. Az sonra Tülay'ın koluna girdim. Yavaş yavaş yola doğru çektim ve hop, karşıdaydık işte! Tüm zor anlar geride kalmıştı :)

Evet, bende böyle bir takıntı varmış. Ne zaman nereden gelmiş bilmiyorum ama var işte. Muhtemelen karşıdan karşıya geçmelerden nefret ettiğim içindir.

Geçen hafta bu durumu farkettikten sonra işe gidip gelirken ne yaptığıma dikkat ettim. Ve hakikaten dumur oldum! 15 dakikalık yolun bir 9. ve bir de 13. dakikasında iki kere karşıya geçmem gerekiyor. Ben, bu kötü hareketi olabildiğince erken yapıp kurtulmak için bir plan geliştirmişim. Dar, güneşli ve kötü manzaralı kaldırımlardan yürümemin sebebi budur.

Ama galiba, sadece karşıdan karşıya geçmekten nefret ettiğim için oluşmamıştır bu takıntı. Hani, yürürken canınız sıkılır da bir şeyler düşünürsünüz ya. Ben haritayı gözümün önüne getirip hangi yöne doğru gittimi, bu sokağın geçen gün yürüdüğüm sokakla paralel mi dik mi olduğunu, güneşin hangi saatte nereye vurduğunu falan düşünüyorum. Tabi bir de yürüdüğüm yolun ilerisinde neler olduğunu, trafik lambasının nerede durduğunu, hangi noktalar arasında yokuş çıkacağımı düşünmeyi de ihmal etmiyorum. Bunları düşününce yürüme planları yapıyor olmam çok da garip değilmiş, değil mi?

1 yorum:

  1. Ya, bu konuda çok başarılı kişiler vardır biliyorsun. Ben onları takip ettim biraz. Gördüğüm üzere bunların genel olarak şöyle bir düşünceleri var: 'Ezecek değil ya'. Dün ben de uygulayayım dedim, az kalsın eziliyordum :)

    Yiğit, ikimizinde bu konuda zorlanması kanla ilgili bir şeyse yandık. Bizden türeyen nesil, karşıdan karşıya geçmenin daha zor olacağıi leriki zamanlarda ne halt yiyecekler acaba:

    -N'oldu kızım? Daha 15 dakika önce çıktın evden. Niye okula gitmedin?

    -Yine karşıya geçemedim anne.

    :)

    YanıtlaSil