Yıllar önce Uykusuz'da başlık haline gelen şu yandaki söz zamanla benim hayat düsturum haline geldi. Misal, kim ki bana Arap Baharı hakkında ne düşünüyorsun diye sorsa "valla ben de bir şey anlamadım" diye cevap verme hissiyatı içerisine girdim ilk olaylar patlak verdiğinde. Daha sadece Tunus ve Mısır ana konuydu tabii o zamanlar. Ardından Libya düştü gündeme. Sonra da Suriye. Bu ülkelerin dışında sıralanabilecek diğerleri de var. Neyse konumuz kim güzel bir bahar yaşadı da değil.
Baktığımız zaman mantıklı açıklamalarla Arap Baharının nedenlerini sıraladık aylarca. İnsanlar senelerce bir diktatörün altında ezildi, eve götürecek katıkları yok dedik. Sosyal güvence yok dedik. Demokrasi yok dedik. Sosyal medya gelişti dedik. Dedik de dedik. O kadar dedik de bu şiddetin, nefretin doğuracağı yeni bir kimlikten hiç bahsetmedik.
Dün itibari ile Kaddafi dünyaya veda etti. Sosyal ağda bir kaç arkadaşın "R.I.P Kaddafi" adı altında paylaştıkları sözlere gülmek dışında dünyanın bu konudaki duruşundan bir bok anlamadım. Bu arada gülme nedenim de olaya değil bu R.İ.P kelimesinin çat diye sanki hergün kullanıyormuşuz gibi hayatımıza girmesinden kaynaklıdır ki bir kaç arkadaşım da durumun farkında olacak Kaddafi ile bu durumu güzel göstermişler. Evet bir bok anlamadım.
Dün itibari ile El Cezire (İngilizce) hemen özel bir yayınla Kaddafi'nin ölümünü tartışmaya başladı. El Cezire'nin Arap Baharı'na olan katkısını dünya alem aylardır takip ediyor. Yalnız bir konuda yanılmamamız lazım. Arapça yayın yapan El Cezire ile İngilizce yayın yapan El Cezire haber sunumu olarak birbirinden farklılaşıyor. Arapça yayın yapan da Kaddafi'nin ölmesi üzerinden hemen bir propaganda yoluna gidilerek 'evet sırada Amerika ve İsrail'in sonları var' şeklinde söylemler varken İnglizce yayın yapan El Cezire'de daha düzeyli ve kısmi olarak daha yansız bir haber anlayışına gidilmiştir. Kısmi olarak diyorum çünkü her medya kuruluşunun temsil ettiği bir ideolojik duruş vardır ve olmalıdır. El Cezire İngilizce kör göze parmak bir ideoloji ile karşımıza çıkmadığı için de her zaman takdir etmişimdir. Ancak dün onların da Kaddafi'nin ölüm video'sunu kabak gibi tekrar ede ede yayınlamalarına sinirlendim. Bu durumun ardından bir de Libya halkının sıra Besar Esad'ta ve de Saleh'te, onlar da ölecek demesi tüylerimi diken diken etti.
Ülkelerini 20 yıldan fazla süre yönetmiş (ki Kaddafi 42 sene) insanların ölümünün yine kendi insanı tarafından olması bence insaniyet adına işlenebilecek en büyük suçtur. Karşılıklı yaratılmış olan öfke ve nefret ile şiddeti devam ettirmek ise ancak zihniyeti benzer yapılardan çıkmaktadır. Kaddafi ölmüştür evet ama ben ölümünden yeminle bir şey anlamadım. Medya'nın ölmese daha mı iyiydi konuşmalarından ya da Suriye ve Yemen'i yönetenlerinin de sonunun ölüm olduğunu söyleyen propagandist söylemlerden de bir şey anlamadım.
Anladığım ufak ufak şeyler oldu bu son iki günde: 1- Libya'nın başına gelecek olan zat kendi sonunun da Kaddafi gibi olacağından korkacağı için karar almada bocalayacak ve ülkesinde dengeyi rahatlıkla kuramayacaktır. Maalesef analoji'ler karar alma mekanizmalarını derinden etkiler ve bu tarihteki bir çok olayda yapılan analojilerin etkileri görülmüştür. 2- Uluslararası düzen--Birleşmiş Milletler ve NATO-- Kaddafi'nin öldürülme ihtimalini kestirememiştir. Ve bu ihtimal üzerinden senaryo üretmekte zayıf kalmıştır. Kaddafi'nin ölümü Libya halkı tarafından övülerek anılsa da insanlık adına işlenmiş bir hatadır. Bu hatadan ders çıkarılması gerekir. 3- Medya'da yayınlanan Kaddafi'nin ölüm videosu maalesef iki farklı şekildedir. Birisinde halen yaşar haldeyken diğerinde ölmüştür. Linç mi edilmiştir? Üzerindeki kıyafetlere ne olmuştur? Bütün bunların uluslararası hukuk bünyesinde tartışılması ve aydınlatılması gerekir.
Ben Kaddafi'nin ölümünden bir şey anlamadım çünkü ölümü Libya halkının düşündüğü gibi anında değişim etkisi yaratmayacaktır. Maalesef bu durum bende Mısırlı gazateci arkadaşımın söylediği şu sözleri çağrıştırdı: "Evet Mübarek gitti ve halk zannetti artık her şey güzel olacak. Yeni bir gelecek var. Ama beklentiler bir kaç gün içinde söndü."
Mısır'da Mübarek'in gitmesine rağmen devam eden ve bünyesine mezhep farklılıkları gibi konuları da ekleyen "Mısır Mezhep Baharı" ile Libya aynı kefeye konulmalı mıdır? Hayır. Ancak iki halkın gözünde de diktatörlerin gidişi aynı etkiyi yaratmıştır: her şey çok güzel olacak. Libya'nın sonunun hayırlara vesile olması için geçmişinden çıkarması gereken dersler vardır. Bu sonuçların çıkması için de uluslararası örgütlerin ve de devletlerin Libya'ya yardım etmesi gerekir. Bu derslerden bazıları ise şunlardır: Kaddafi tarafından "statelessness" adı altında yaratılan düzen yerine kurumları çalışan ve şeffaf bir devlet yapısı inşa edilmelidir. Kaddafi'nin sembollerini taşıyor diye var olan binaları yıkmak ancak nefretten doğan bir sonuçtur ve uzun vadede Libya halkına katkı sağlamaz. Bu yüzden bu süreçte halkın nefret ve öfke duygularından arındırılması esastır. Libya'nın kurtuluşu petrolden elde edilen gelirin dağıtımında yatar. Rantiyer devlet sıfatı ile devam edecek bir Libya yeni diktatörler doğurmaya mahkumdur ancak petrol gelirini yeni bir devlet inşası için kullanacak olan Libya yeni umutlara gebe olacaktır. Libya'da bulunan petrol basta Avrupa ülkeleri olmak üzere bir çok devletin Libya ile ilgilenmesinin ana nedenidir. Petrol üzerinden siyaset gütmemek ise bu devletlerin çıkarması gereken bir derstir. İnsanlık adına güç siyasetinin durması gereken konular vardır. Libya'da yaşananlar bir insanlık ayıbıdır. İyi oldu ölmesi denilerek geçilmeyecek kadar önem arz eder. Bugün hukuki hiçbir yola gidilmeden Kaddafi'nin öldürülmesine sevinenler yarın hukuksuz hareket etme yoluna gideceklerdir. Siyasal kültür olgusu bir ülkenin geçmişi ile ilintilidir. Bu kültürü yoğurup şekillendirmedikçe farklı sonuçlar beklemek anlamsızdır. Bu şekillendirme ise ancak halk tarafından ve halk ile birlikte olur.
Son tahlilde dünya ile aynı duyguları paylaşıyoruz: Kaddafi'nin nasıl öldüğünden "bir bok anlamadık".