27 Mayıs 2009

Dünyadan ve Türkiye'den Haberler


Bu yazı oradan buradan ve şuradan bir yazı olma özelliğini taşıyor baştan belirteyim. Eğitici ve öğretici olmayı kendine görev bilmiş ama aynı zamanda da beyza'nın hayatında neler olmuş bunlara ulaşabileceğiniz türden bir yazı. Kısacası ne olduğu belirsiz ve aslında amiyane tabirle bir s.kim olmayan yazı türü de denilebilir buna.İnsanın hangi tipe koyacağını şaşırdığı, başbakanın yaptığı gibi hem doğuyu hem batıyı kucaklama adına hem öğretici hem güldürücü özelliği taşıyan bir yazı olsun istiyorum. Sonuçta teraneden bi şey çıkacak farkındayım. Not olarak eklemek gerekir ki biraz açık dille yazmışım yazıyı. Küfür müfür beğenmeyenler okumasın lütfen ama sinirlendim bi kaç şeye ondan böyle çıktı.

Günler geçti ki ne Deniz ne de ben bir şeyler yazmadık. Ha deniz'i anlıyorum, aile saadeti içinde de bana ne oluyor kuzum.. Yazsana bi şeyler, sanki boş beleş geçiyor günlerim gibi.. Cık ve cık, kendime sinir oldum. 
Kendime yeni bir keyif meşgalesi buldum. Okula giderken alıyorum bir Radikal yanıma ve bütün sayfaları incik cincik okuyorum. Ulen gazete okumak meşgale mi diyorsan evet efendim. Sefa pezevengi lafına taktım mesela bu aralar ve işte bir numaralı sefa pezevenkliği durumum serviste gazete okumak.
İki gündür Radikal'i çalkalayan durumlar ne idi peki? Birincisi şu mayın meselesi konusu vardı. Başbakan Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine karar vermiş de milliyetçi insancıklarım da "olur mu öyle iş" diye atlamış mevzuya. Ne imiş efendim "temizlenmemeliymiş". Yahu kardeşim sen neye istinaden karşı çıkıyosun? Topraklarımız gevurlara satılacakmış, onaymış. Yahudiler akbaba gibi arazilere göz dikmişler, bizim topraklara... Vay bee senelerdir hiç bu konuşmalar olmuyordu da sanki şimdi bir mayınla ortaya çıktı durum. Kıçınızda patlasın o mayın demek istiyorum kısaca. Mayın dediğiniz şeyin "insan" öldürdüğünü biliyorlar mı acaba bu "insancıklar"... Bir mayının nasıl zararlar verdiğini ya da İran ordusunun zamanında çocukları önden göndererek bütün mayınları çocukların canları ile temizlediklerini biliyorlar mı? Yaratılan güvenlik ilüzyonları yüzünden düştüğümüz kepazeliğe bak alahısen. Zaten bi savaş çıksa ve biz mayınları kaldırmış olsak kesin kaybederiz(!). Ya da Yahudiler toprakları ala ala ala bizi koyuverirler kapının önüne belli mi olur? Hatta o kapıda gümrük kapısı olur. Peki senin ırkın değil mi Almanya'da resmen bir getto kuran, evler alan, topraklar alan... Kendine gelince ohh ohh miss, başkası yapınca ne kadar piss. Bu insancıklarımda sevdiğim tek özellik hemen hükümete şerefsiz demeleri. Ha şerefsizdir değildir bununla ilgilenmiyorum. İçlerinden gelince bir anda şerefsiz diye haykırmaları hoşuma gidiyor. Zira iki yüzlüdür genelde bu insancık tipleri. Ne gibi? Şu meşur Davos Krizinden sonra şovanist duyguları kabarıp Başbakan'ı karşılamaya gitmişlerdir mesela ama öte yandan mayın meselesinde olduğu gibi Başbakan'a el ense çekmeye çalışmışlardır. Mayın çıkarmak meşakatli bir işmiş efendim. Onu oraya gömmek kolay, çıkarmak ise g.t isteyen daha doğrusu para isteyen bir işmiş bunu öğrendim son iki günde (O kadar strateji ve silah konusunda şeyler okudum, mayın hakkında hiçbir şey bilmediğimi anladım. Bunun büyük bir nedeni artık işlevsiz olması ve güçlü bir silah olmamasından kaynaklı sanırım.) Neyse biz Ottowa Anlaşması'nı 2003'de TBMM'den geçirmiş 2004'de de onaylamışız. Bu anlaşma 1999'da ortaya çıkmış. Şu anda 131 ülke tarafından onaylanmış durumda. Anlaşma gereği 2014'e kadar mayınların temizlenmesi gerekiyormuş beybi. Zaten 3 milyona yakın olan mayınların yarısını imha etmişiz. Daha da dellenmeyeceğim bu konuya..

Diğer bir konu dünya haberlerinden geliyor: "Kuzey Kore manyağı iyice kendini aştı" (Başlık pek bir güzel oldu). Bir güzel nükleer test yaptı bütün dünyanın yüreğini hop hop hoplattı. Amaçlarının sadece defansif olduğunu dile getirdi. 

Şimdi nükleer konusunda da gene silahın kıçta patlaması söz konusu. Nükleer Silahsızlanma Anlaşması diye bir terane var bu konu üzerine. Non-Proliferation Treaty (NPT) diye geçer. Kendileri nükleer enerjinin barışçıl sebeplerle kullanılması haricinde kalan yolları yasaklar. Mesela nükleer silah yapımı, atom bombası yapma gibi... Kuzey Kore 2002 yılında bu anlaşmadan çekilmiştir... Şimdi anlaşma kapsamında IAEA diye bir kurum ülkeleri belli aralıklarla denetliyor. Tabi Kuzey Kore bildiği için yediği naneyi (ki bu nane uranyum zenginleştirmesi ve plutonyum yapımı oluyor) hemen anlaşmayı bırakıvermiş. Bi kaç gün önce de kendileri başarılı bir test ile dünyaya nükleer güç olduğunu kanıtladı. Peki bu ne anlam ifade eder? Şimdi düşünülecek olursa İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri kullanılamayan bir silahı yapıp bir de ona değer biçiyosun ve hiçbir zaman kullanamayacaksın. Ama diyorsun ki bir yandan da "sen bana karışırsan kafana patlatıveririm uranyumu görürsün". Patlatabilir misin? Evet tabi neden olmasın.. Peki bu sırada diğer nükleer güçler elma ve armut mu toplar? Hiç sanmıyorum. Toptan imha projesi istiyosan tabi yaparsın... Zor mirim zor ülkeler sadece güç gösterisi için bu silahla vals ediyorlar. Ama nükleer silahların terörist güçlerin eline geçmesi gibi bir konu var ki o biraz alavere ve dalavereli. Pakistan bu konudaki korkuşu rüya çünkü nükleer silahların güvenli depolaması ("safety storage") biraz zor bir durum. Koca koca kutulara ki özel kutular bunlar doldurularak yerin altına bilem gömüyorlar. Soğuk Savaş bitiminde mesela Rusya "olum ben bunları koruyamayabilirim" diyerek yardım talebinde bulunuyor. Pakistan terörist organizasyonları bünyesinden çıkaramadığı ve de de-facto nükleer güç olarak kabul edildiği için durumlar biraz karmaşık.

En son sinir olduğum konu ise Bursa'da, hastanede çıkan yangın sonucunda 8 hastanın ölmesi durumuydu. Hala gelişmemiş bir ülke olduğumuzun kanıtı oldu. İnsan bu tip durumlar için bir eylem planı yapmaz mı terraneler? Devlet mekanlarında yangında ilk kurtarılacaklar diye yazılar olur, dolapların üstünde sanırım hastaların üstüne de yangında ilk kurtarılacaklar diye yazmak gerekiyormuş. Zira yatağı matağı alarak yogun bakımdaki 17 hastayı dışarı çıkarmaya çalışmış cibilliyetsizler. Nasıl bir eylem planı yapılmaz kaardeşim, nasıl? Anlam veremiyorum...Büyük ihtimalle allah büyük mantığı ile hareket ettiler ve bizim başımıza gelmez böyle şeyler dediler. 

Dün 2 saat sınav gözetmenliğinden sonra mal olma durumu yaşarken bölümün dönem sonu pikniğine gitmeye karar verdim. İçkiler ve yemeklerle bol kahkahalı anlar yaşayarak bu sinir olduğum konuları unutmuştum ama gel gör ki yazmadan edemedim.