11 Ağustos 2009

Recycling on the Human Brain System


Ankara'da çöp ve/veya kağıt dönüşümü için kutular ararsanız nerede bulacağınızı bilmiyorum. Bilkent'te fakülte içlerinde mevcut olan bu mekanizma, şehrin içinde bulunmamakta varsa bile güzel bi şekilde gizlenmektedir. Oysa ben gözünü sevdiğim İzmir'de çocukluktan beri bu tip kutularla karşılaşmakta, hatta çocukken onları kanalizasyonun içindeki atıkların toplantığı yer olarak düşünmekteydim. Değilmiş.

Ancak şu an bir sinir hali mevcut bünyede. Odamı ve içindeki bir milyon gereksiz kağıdı, makaleyi atmam gerektiği kanaatına vardım. Öncelikle evde kağıtları doldurduğum karton kutular bitti. Şimdi ise şu an için 5 poşet olan bu kağıtları ne yapacağımı düşünüyorum. Eskiden vurdumduymazın tekiydim ben, kabul ederim. Aman kağıt mı, kağıttan bol ne var be şu dünyada diye bakardım olaya. Hangi ara böyle oldum bilmiyorum. Savaşlarla ilgili şeyler okumak belki de bünyemde büyük sıkıntılar yaratmaya başladı.

Odayı der top ederken eskiden yaptığım çizimlerle, keseserek biçerek yapıştırdığım fotoğraflarla ve gazete haberlerini topladığım defterlerle karşılaştım. Mesela yıl 2003 yılında El-Kaide'nin Türkiye ayağı ile ilgili gazete küpürleri kesmiş, Siyasal İslam ile ilgili makaleleri deftere yapıştırmışım. Şimdi teröre ilgimin 2003 yılında kesin olarak ortaya çıkmış olduğunu ve Türk Siyasal Hayatı'na da yakın derecede ilgi duyduğumu anlamış oldum. Mezuniyet sırasında Siyaset Bilimi dersleri veren doktoradaki Bahadır'ın (şu an hoca olmuş) sen IR'a kayma, kaybetmeyelim seni demesini de hatırladım. İyice gözlerim doldu.

İçinde bulunduğunuz an hiçbir şey anlamıyorsunuz bunu da algıladım bi anda... Bir ödev yapmışım mesela. "Bir etnik milliyetçi aynı zamanda liberal olur mu?" başlığı altında hazırlamışım ödevi ve teoride hardcore liberalizm'i savunmuşum. Gerçi dayanak noktalarım baya sağlam, sistemi de oturtmuşum ama düşününce çok saçma bir savunma len. Teori ile pratik zaten uymuyor ki bizim bölümde. Ben teoride olamaz desem ne olacak, pratikte oluyor işte. Bakınız liberal muhafazakar A.K. Partisi var Türkiyemizde gene teoride iki grup birbirine fizan.

Daha neler çıktı neler? Bunalım bunalım yazılar mı dersiniz mesela? Ben Deniz gibi her senenin ayrı günlüğünü tutmuyorum. Eskiden sadece bad trip'te yazan bir insandım ama bu yüzden de yazdığım şeyler genelde "allahuteala neden beni bir böcek olarak yaratmadın, insan olmak çok zor" şeklindeki serzenişler olunca onları da yırtıp atıverdim. Valla hafifliyorum.

Ancak aklım hala bu recycling mevzusunda. Çok mu zor yahu bu sistemi Türkiye'ye getirmek? Almanya'da 2005 yılında yapıyorduk biz bunu. Ya da İzmir'de annemler ayırıyordu çöpleri. Her gün ayrı tip bir çöp atılıyodu. İzmir sistem Türkiye'de olur mu acaba diye seçilmiş olan örneklemdi. Ancak bizim gevur İzmir'in tüm Türkiye'ye genelleyebileceğiniz bir örnek olduğunu da düşünmüyorum.

Kafamda bir de Kongo'da olan olaylar var hala. Ada Basini'na yazdığım konu beni derinden etkiledi. Değişiyorum ben sanırım. Dönüşüyorum da. Humanism'in doruklarına doğru gidiyorum. Bir arkadaşımın Beyza El-Kaide hala bir atak yapmadı kaç ay oldu, bizim iş sallantıya girdi dediği zaman ki gülmem bir anda keşke sallansa benim meslek de Afrika çalışmaya başlasam diye vücut buldu.
Değişim lazım bu ülkede. Bir çok konuda değişim lazım! Kafamızı kaldırıp dünyanın sadece Türkiye'den ibaret olmadığını uluslararası değişimlerin gerektiğini gösteren siyasetçiler lazım. Kimlik denen mevzunun bitmesi lazım. Değişim ve değişime ayak uyduracak bireyler lazım bu ülkede.