12 Temmuz 2008

Wolfgang Amadeous Mozart- Vivat Bacchus!



Bazıları sende mi Mozart diyeceksin, bir sürü Klasik Muzik üstadı var nedir bu Mozart'taki saplantı diye düşünebilir, ancak Mozart türünün örnekleri arasında beni en cok rahatlatabilen ve müzigi en ust noktasinda hissedebilmemi sağlayan isimdir.
Bu sene blog'a neden hic yazı yazmadım...
artık kendimi yitirilmişliğin ve sadece makale okumanın verdiği bosluğa kaptırmıştım sanırım... Belki de bazen ufak bir kopuş ve gidiş yaşamak lazım, ben onu yaşadım.
Peki neden ilk yazıda Mozart?
Almanya'ya gidip gelmemden sonra Almanca'ya karşı ve Alman entellektüellerine karşı yaşadığım hassasiyet Mozart'ta da uyandı... Nietzsche, her ne kadar kendisi Alman ırkını sevmese de ve bazılarına göre Polonyalı olarak anılsa da, özünde bir Almandı. Kant olmasaydı eğer uluslararası ilişkiler ne kadar sorgulanabilirdi? ya da Mozart olmasaydı Schubert ya da Beethoven'ı kiminle karşılaştırabilirdik?
Aslında insan doğası hep karşılaştırmayla devam eder. Ya bir yazar diğeri ile karşılaştırılır ya da bir insanın başarısı diğerleriyle... Ne kadar da zalim bir dünya da yaşıyoruz ve ne kadar da zalim oluyoruz. Farkında mıyız, bilmiyorum.
Bütün bir sene makalelere gömüldüm ve klasik müzğin beni ne kadar rahatlattığını farkettim. Bazılarına komik gelen Orkestra Şef'inin hareketleri beni o kadar çok etkiler ki, inanamazsınız. Bilkent bu konuda klasik müziğe karşı açlığımı doyurmayı başarıyor. Metin Işık'ın şefliğinde bu senenin en güzel gecelerini geçirdim.


Berf'ingen in Groningen ile uygun oldugumuz her operaya gitmeye ozen gosterdik... İkimizinde operayı sevmesi belki de kardes olmamızdan kaynaklıydı. Saraydan Kız Kacırma'yı yaklaşık 4 sene önce izlediğim ve gösterimde olduğu tarihte makalelerimle boğuştuğum için gidemedim. Ama Berf gitti ve bayıldı.. O kadar opera icinden en cok sevdigim Saraydan Kız Kaçırma ve Il Trovatore oldu. Mozart ve Verdi ikilisi...

Berfingen Groningen'e gittiğinden beri ise evde yalnızlığın verdiği sıkıntı haliyle Klasik müzik dinlemeye devam ediyorum. Yaz olmasından mıdır nedir, kendimi sürekli alkollü bir şeyler içerken buluyorum. Ortamı tamamen güneşe boğan tepe lambasını açmamaya özen göstererek kısık ışıklar eşliğinde ve bazen de mumlar yakarak geceme devam ediyorum.

Dün sıkıntıdan Mozart'ın portresini yapmaya karar verdim mesela. Scan edip buraya ortaya çıkan şaheseri (!) her an koyabilirim.
Üzerimde bütün bir senenin verdiği yük ile geçen gün Deniz ile de konuştuğumuz 'insanın hiçbir şey yaratamamaya başlaması ve absürt noktalara gitmesi', bende resim çizme ile başladı. Aslında bir kaç senedir elime karakalemi aldığım oluyordu ama artık Mozart'ta yaşadığım doruk noktasını resim yaparak süslüyorum... Ortaya hiçbir şey koyamamanın verdiği bir çırpınış mıdır acaba bu? Ya da üstte de değindiğim gibi insanların zalimliğinden bir kaçış mı?

Vivat Bacchus!

Beyza.