(Ömer Hayyam olmaya kasılmış daha çok bir
keçiyi andıran minyatür havalı çizim)
Ömer Hayyam'ın Rubaileri elimde bir süredir. Evirip çevirip bakıyorum aklıma geldikçe. Biraz araştırma yaptım hakkında ve genelde zevk pezevengi denilecek tarzda yazılar mevcut kendisi hakkında. Hatta ahiret ya da tanrı inancının olmaması, dünyevi değerlerle hareket etmesinden bahsetmişler çoğu yerde.
Aslında ben dörtlüklerinde şunları buldum: Kendisinin Tanrı inancının olmadığını değil aksine olduğunu, şarap içmenin bu inancı yok etmeyeceğini aksine tanrı varsa eğer rahmeti ile Hayyam'ı kucaklayacağını, iş bu nedenden Hayyam'ın rubailerde tanrı ile şarap arasında gidip gelmesinin caiz olduğunu...
Hayyam Kemal Kara tarih kitaplarından öğrendiğimiz 1040 Dandanakan Savaşından sekiz sene sonra İran'da dünyaya gelmiş. Kendisi aslında şiirleri ile falan tanınıyor değil. Bir bilim adamı sıfatı var. Matematik ile arası baya iyi. Hayatına muhtemelen ki çok kadın girmediği için de kendisini şarap'a vermiş.
(Tarikatlar kralı Hasan Sabbah'ı bir baletmiş edasıyla görüyoruz)
Bir de Hayyam'ın garip arkadaşları var o dönemde. Hasan Sabbah... Ismini görünce yok artık dedim. Hasan Sabbah İranlıdır. Kendisinin dini öğretileri felaket kuvvetli olduğu için tarikatlara bulaşmış bir şahsiyettir. Uluslararası İlişkiler'de Sabbah'ın ismi terör çalışmalarında sıkça anılır. Müminlerine haşhaş ve işte dönemin diğer uyuşturucu çeşitlerinden içirerek/yedirerek terörist eylemler yaptırdığı söylenir. Bu eylemler genel olarak Sünni olan kesime yöneliktir. Ömer Hayyam'ı bir yana bırakarak Sabbah'tan azıcık daha bahsetmek istiyorum. Hasan Sabbah sayesinde İngilizce lügatına çok güzel bir kelime olan "assasination" geçmiştir. Assassin'in birbirini tamamlayan iki anlamı vardır. Assassin kimi kesimlerce "the followers of Hassan" (Hasan'ın müridleri) demektir. Kelimenin diğer türediği yer ise haşhaş yani haşhiş (ing: hashshasin-assassin) den gelmektedir. Şimdi bu Assassin'ler haşhaş alıp bilinçsiz bir şekilde kendi hayatlarına kıyarken aynı zamanda da öldürmek istedikleri adamları lime lime ettikleri için assasination kelimesi oluşmuştur. (Baya karışık anlattım sanırım işte siz asasin ve assasination kelimelerinin haşhaş kelimesinden doğru çıktığını bilin yeter.)
Tanrı inancı olmadığı söylenen Hayyam ile tarikatlar reisi Sabbah'ın kanka olarak 11.yy'da dolaşmasına bu yüzden biraz şaşırırım aslında. Eğer arkadaşlarsa Hayyam'ın bu kadar hayali/sanrılı (delusional) yazmasını da Sabbah ile haşhaş alemi yapmalarına bağlayabilirim. Yani hem tanrıdan bahsedip hem de ziterim tanrısını bana şarap ver şarap! demek biraz abes ile iştigal oluyor. Bir de Nizam-ül Mülk'ün de onların arkadaşı olduğu yazıyor bazı kaynaklarda. Ancak bu şahısın arkadaşlığı biraz şaibeli çünkü Nizam Sabbah'tan 40 yaş kadar büyük. Aynı medresede eğitim aldıkları söyleniyor ki Nizam eğer Sabbah ve Hayyam ile aynı medresede 40 yıllık farka rağmen eğitim aldıysa hangi ara veziriazam oldu onu da bilemiyorum?
(Apollo'nun tipine gel!)
Hayyam'ı okurken aklıma Eski Yunan dönemi de geldi aslında. Şimdi adama sefa pezevengi dedik ama olumlu anlamda kullandık biz bu kelimeyi. Kendisi dünya zevklerinden, özellikle de şaraptan büyük keyif alan bir şahsiyet. İş bu nedenden bence haşhaş almadan kafayı bulması daha muhtemeldir. Eski Yunan'da geçen ve daha sonraları Nietzsche'nin değindiği Tanrı Diyonisos ve Apollo tam da Hayyam'ın yaşadığı hayatı ele alıyor bence. Diyonisos Şarap Tanrısıdır ve onun karşısında da Apollo durur. İkisinin de Zeus'un çocukları olduğu söylenir. Apollo'nun erkek olduğu Diyonisos'un ise hem kadın hem adam olduğu söylenir (hermafrodit anlamında değil sanırım bu söylem. O döneme göre incelemek lazım, bilemeyeceğim). Apollo ise güneşi temsil eder. Akıl, mantık, bilgeliğin de temsilcisidir. (Nietzsche bu iki tanrıyı sanat ekseni altında incelemiştir, o kısma girmiyorum). İşte Tanrı Diyonisos da Hayyam gibi zevk ve sefanın peşindedir. Kaldı ki şarap tanrısı olmasından dolayı güzel sükse yapmıştır ortamlarda. Baccus diye bir de lakabı vardır Diyonisos'un. Apollo ise hem tanrılık rahmetini veren hem de kötü olaylara neden olabilen göt bir tanrıdır gözümde. Ancak insanda hem Apollo hem de Diyonisos birlikte uyumu sağlarlar. İşte bu yüzden ki Hayyam Apollo'nun rahmetinden de kendini dışlayamaz.
Hayyam'ın bir kaç dörtlüğü ile bu yazıyı sonlandırayım artık:
Biz aşka tapanlarız, müslüman değil;
Cılız karıncalarız, Süleyman değil;
Biz eskiler giyen benzi soluklarız:
Pazarda sırma satan bezirgan değil.
.....
Neredesin? Sana başkaldırmışım işte;
Karanlık içindeyim, ışığın nerede?
Cenneti ibadetle kazanacaksam
Senin ne cömertliğin kalır bu işte?
......
Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi
İki yüzlü softaları dinlemek mi?
Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse,
Kimselerin göreceği yoktur cenneti.
.....
En büyük söz Kuran bile
Arada bir okunur besmeleyle
Kadehteyse öyle bir ayet var ki
Okur insan her zaman, her yerde
O kadar gaza geldim ki Hayyamgillerden olup kendi cennetimi kurmaya karar verdim. Apollo'ya da "ya bi siktir git Apo.. veriyon ara gazı insanlara, sonra olan bana oluyor anasını satayım. Hadi Apo senin yerin bura değil.. Burada içki var, eğlence var" demek istiyorum.