Bundan seneler önce TRT 1'de yanı başımda Berfu ile izlediğim sonrasında hiçbir yerde bulamadığım "Dönerden Islık Çal" ruhumda yer etmiş olacak ki bir umut online var mıdır diye arattım yine filmi. (Senelerdir hiçbir şekilde bulamadığım bu filmi youtube a koyan sinemasever arkadaşa buradan selamı çakarım.)
Bir cüce ve bir travestinin arkadaşlıkları...
Dönersen Islık Çal bir dostluk filmidir. Hem de kör göze parmak, yeni nesil dostluk filmlerinden değil. Belki de normal koşullarda hiç yanyana gelmeyecek iki insanın dostluklarını anlatır. Sadece anlatmakla kalmaz bir de sorgulatır bize dostlukları. Tesadüfi bir başlangıçtır onların yaşadıkları. Kırgınlık, kızgınlık kalmadan tekrar geri dönmeleri gösterir... Fikret Kuşkan'ın travesti rolü ile gönüllerde taht kurduğu ve Mevlüt Demiryay'ın barmen bir cüce (küçük adam) rolünü oynadığı filmdir Dönersen Islık Çal. Demiryay öyle güzel cüce rolü yapmıştır ki, filmde söylediği sözlerle etkilemiştir bizleri... En beklenmedik anda şöyle demiştir mesela:
"Şimdi yönetmen Memduh Bey... Biraz sonra da Boy Profesörü Ahmet Bey... İnsanları kandırıyorsunuz. Artık boyumun uzamasını istemiyorum. Cüce olan ben değil sizsiniz."
Herkesin kendisine ait gizlileri olduğunu anlatır filmin başka bir kısmı... Açılmaması gereken bir kapı vardır. Oturur düşünürsüzün üzerine, kendi gizliniz nedir diye. Kendinizle barışmanız gerektiğini öğrenirsiniz, "boyunun uzayacağı yok istersen aklını uzat" dendiği sahnede. 1990'ların en karanlık hallerini anlatan bir buhran filmidir Dönersen Islık Çal. Dönemin Istanbul'unu ve insanlarını anlatır. Bir travestiye ve cüce'ye olan davranışları gösterir. Ufak gülümsemeler yaratır izleyicinin yüzünde arada. TRT'deki haber müziği ile mesela çocukluğunuza dönersiniz. Aklınıza TRT'nin günlük programını bitirdiği o siyah-beyaz ekranlı sahne gelir.
Cam cama can cana diye içilir rakılar bu filmde...
Ya da aşağılanmış ve travesti dostundan kötü sözler işitmiş bir barmen-cüce, çocukluğumuzun en dramatik tekerlemelerinden birini söyler bu filmde. Onun o yavaş yavaş ve tezat bir şekilde huzurlu sesi ile söylediği tekerlemeyi tekrar dinleyince bir çocukluk tekerlemesinin altında nelerin yattığını sorgularsınız siz de:
Üşüdüm üşüdüm
Daldan elma düşürdüm
Elmamı yediler
Bana cüce dediler
Cücelikten çıktım
Anneme gittim
Annem pilav pişirmiş
İçine cüce düşürmüş
Bu cüceyi ne yapmalı
Minareden atmalı
Minarede bir kuş var
Kanadında gümüş var...
Filmin ilk sahnesindeki cümleler içinizi ürpertir... Duramazsınız da.. Sonra gelecekleri bilmenize rağmen tekrar izlersiniz. Arkada çalan ufak türküler takılır aklınıza. Herkes yalnızdır da aslında ama arada oluşan ikili ilişkiler dikkat çeker. Derya Alabora orospu'yu canlandırır. Menderes Samancılar'ın travesti ile olan arkadaşlığı farklıdır. Yalnız bir ev sahibi temizlikçisi ile yalnızlık oynu oynar.
...ve Fikret Kuşkan'ın şalını arkaya doğru atıp yürüdüğü sahne kalır akıllarda geriye...
Ufak bir not:
Dönemin Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla çekilmiş olan filmin DVD'si ya da herhangi bir kaydı bildiğim kadarıyla satılmıyor. Bu yüzden de youtube'taki televizyon çekimi ile yetinmek durumunda kalıyor insan. Ancak hiç yoktan iyidir! İyi seyirler olsun Şeker Kutuları.