3 Eylül 2006

Bugün mücver yaktım

Bu sabah, hemen her pazar olduğu gibi, ev ahalisinin Ankara'da kalan kısmı beraber kahvaltı etti. Yani Berfu ve ben, bir de birinci dereceden ahali yakını Barış.

Kahvaltı mekanı bizim evdi. Sabahtan kalkıp (10 civarı) dünden kafama koyduğum mücver (kaygana da denebilir) yapma çalışmalarına başladım. Mücver nereden aklıma geldi derseniz, adres olarak marketi gösterebilirim. Hazır ıslak kek, reçel, köstebek pasta, köfte vb. yapma kutularının olduğu reyonda geziniyordum. Amacım hazıra konmaktı. Ama kutuların arka yüzlerini okudukça işlerin pek de umduğum gibi olmadığını gördüm. Zira bu yiyecekleri normal yollarla yaparkenki kadar iş yapıyordunuz yine. Kutu ise, hiçbir şey yapmadığı halde benimle aynı notu alan grup ödevlerinin kurnaz kişisi gibi bir kenarda duracaktı. Yok ya! En son 'hazır mücver yapma sihirbazı'nı da görünce kesin kararımı verdim. (Kabakları, soğanı falan ben rendeleyeceksem, kutu ancak atılacak kabukların çöpe derli toplu gitmesi aracı olarak kullanılabilirdi.)

Bir kilo kabak ve kuru soğanla eve gittim. Sabah kalkar kalkmaz internetten mücver tariflerine bakmaya başladım. Bu kez sadece kendime yapmayacağım için uydurma riskine girmek istemedim. (Tahmin edilebileceği gibi uyduruk yemekler her zaman zaferle sonuçlanamayabiliyor.) Yemek tarifi sitelerinden sonuca ulaşamayınca bu kez 'mücver nasıl yapılır'ı arattırdım muhtar Google'a. Gelen sonuçlar ilginçti: Mücver tarifinin en çok geçtiği siteler astroloji ve rüya tabirleri siteleriydi!

Neyse, bir şekilde buldum işte tarifi. Mücver denen sebze köftesinin taze soğan, dere otu ve taze nane gereksinimlerini karşılayamayacağım için 'dayanaklı uydurma' yöntemini uyguladım: 'Taze soğan yerine kuru soğan koysam, taze nane yerine kuru nane de olur herhelde, bir sürü baharat da koyarım kimse farketmez'. Tabi, tarifte geçmeyen ama benim mücver deyince ilk aklıma gelen malzemeyi, 'keş'i de kattım. Akçakoca'dan yeni getirdiğim keşi kırıklayıp iyice karıştırdım.

Berfular geldiğinde ilk partiyi kızarmıştım. 'Deneme bir-ki, sess, sess' adını verdiğim bu partiyi elimden geldiğince onlara yedirmedim. 'Bu büyük oldu, bu kalın oldu' derken ikinciye Berfu yetişti. Tümevarımsal yöntemi sayesinde ikinci dörtlü daha sağlam oldu. Üçüncü dörtlüde ise, yağ konusunda pintilik ettiğimiz için, bütün köftelerin bir tarafı yanık oldu.

Evet, bugün mücver yaktım. Ha, sonuç mu? Herkesin memnun kaldığını söylememe gerek yok sanırım. Artık çok acıktığımızdan mıdır, yoksa kahvaltı denen sihirli şeyin verdiği mutluluktan mıdır bilemem. Fena değildi ama ya, gerçekten.
:)

4 yorum:

  1. bu mücver öyle çok bilinen bir şey değildi eskiden; annem süper yapardı... sonra ben büyüdüm ve eve bazı sebzelerin girmesini yasakladım, babam da odama girmemi yasakladı:) bunların arasında karnabahar (evet karnı değil karna) ve kabak yoktu... ikisinin de kızartması süper olurdu ve tabii mücver... sonra biraz daha büyüdüm ve kendi evime çıktım... yasakçı bir zihniyetim yok artık, kaldı ki bir önceki yorumumdan okuyabileceğiniz gibi evime gidemediğim için bu yasakların bir anlamı da yok... ama yapmayı öğrenmek isterdim mücveri, kendim için bir şeyler yapma zamanı geldi de geçiyor bile...

    bu arada kimse bana yer elmasını savunmaya kalkmasın... ağaçta olanından ne hayır gördük ki bir de yerden çıkanını yiyelim... evet sanırım hala sebzelere karşı faşizan bir tutum içindeyim... yaşasın ari et halkı:)

    YanıtlaSil
  2. Yer elmasının savunması:

    Yıılardır yerden çıkıyorum diye dışlandım, hor görüldüm. Ama artık bu kadar yeter! Benim de söyleyeceklerim var.

    Bir soğan, bir turp, bir pırasa yerden çıkmıyor da, bir ben mi çıkıyorum? Ya o turuncu fingirdek havucun gördüğü itibara ne demeli? İddia ediyorum, en az onun kadar lezzetliyimdir. Bütün bu yerlerin elmas'ıyım ben arkadaş! İnsanoğlu birgün bunu anlayacak ama umarım çok geç olmaz. Zira nasıl ürediğimizi unuttum, her an türüm tehlikeye girebilir.

    Ha, son olarak. Ey insanoğlu! Bence de siz çok korkunçsunuz. Ama ben kalbiniz kırılmasın diye söylemiyorum. Biraz anlayış , biraz empati yav!

    YanıtlaSil
  3. bütün o saydıkların yer elmasıyla beraber magmaya kadar gömülsün... ya allahaşkına pırasa diye bir sebze olabilir mi ya... sebzede püskülün işi ne ya... niye pırasa ağzımın içinde sağa sola kayıyor, neden çatalı batırınca ortasından fırlıyor... havucu en azından limon suyuna batırdığında bir renk bir güzellik oluyor... pırasa için en güzelini babazula söylemiş:

    şu dünyada iki türlü insan var
    pırasa sevenler
    ve pırasa sevmeyenler

    yer elmasına gelince, özrü kabahatinden büyük, otur yer elması sıfır!

    YanıtlaSil
  4. Ah, pırasanın kölesi olmak lazımken sen neler de diyorsun böyle Canıtın? Benim babaannemin sözüdür 'bamyayla pırasa doktur'.

    Ya ya...Ari et halkıymış, peh.
    :)

    YanıtlaSil