29 Mart 2007

Hacile Teyze

Birkaç gündür evde Hacile Teyze'ye gülüyoruz durup durup. Hele Yiğit taklidini yapınca daha da komik oluyor. :) Çok tatlı bir teyze yahu, bayıldım! Gideyim yanına, o anlatsın ben dinleyeyim.

(Sinop'ta meydana gelen hortum olayını anlatıyor.)

27 Mart 2007

deviantART...


Üstteki çizim Eirenee ismi ile deviantART'ta çizim yapan Ekin adlı arkadaşımızın.
Çizimdekinin erkek arkadaşı olduğu konusunda Ertan'dan bilgiler aldım:)
Eee benim istihbarat sağlam:) Çizimin adı DespERate AnDY...



DeviantART adlı siteyi boş zamanım oldukça geziyorum.
Resim, çizim ve fotoğraf denince akan seller duruyor benim için.
Aradan seçtiğim bir mangayı buraya da ekliyorum.
İşin kötü yanı o kadar kategori arasından seçmek çok ama çok zor oluyor.
Çizerin adı chuchunyu, Photoshop CS2 kullanmıs.

26 Mart 2007

McDonalds'tan Türk Reklam


McDonalds'ın bu reklamına dumur oldum açıkçası.
Çok saçma bir reklam beklerken, reklamın sonun beni kırdı geçirdi..
izleyin lütfen:)
Bir de neden bir Türk, aksanlı İngilizce konuşmuş anlamadım.
Bir İtalyanlık sezmedim değil.
.

H.Ü. Rock Fest '07



2002-2003 döneminde, bu HUROCK (Hacettepe Üniversitesi Rock Müzik Topluluğu)nu kurmaya çalışırken sadece altı kişiydik. Ben biraz sonradan katılmıştım. Geldiğimde tüzük filan hazırlanmıştı. Yine de yolun çok başındaydık. Final zamanı sınavdan çıkıp koşa koşa gittiğim standlarda üye toplamaya çalışırdık. Tabi ki çim üzerinde gitarlı muhabbetler eşliğinde.

Okul, Türk Sanat Müziği Topluluğu'na katılın demekten vazgeçip de kendi topluluğumuzu kurmamıza izin verdiğinde hala altı kişiydik. Sırf resmi belgelere yazmak için başkana, başkan yardımcısına filan ihtiyaç vardı. "Sen başkan ol, sen sekreter ol" şeklinde yapmıştık ilk seçimlerimizi.

"Yangın" diye bir fanzin çıkarmıştık. İlk sayımızda, topluluktan bir arkadaşın demo cd'sini vermiştik hediye olarak.

Şimdi kooskoca, binlerce üyeli bir topluluk olmuş da, güzel kampüsümüzde uluslararası konserler düzenlemiş. Bizden sonra topluluğu bırakmayıp, aksine daha da güçlendiren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum buradan. Konserlere malesef gelemeyeceğim ama aklım da gönlüm de orada olacak. :)

14 Mart 2007

8 Mart 2007

Şaka mı bunlar?

Lütfen şaka olsun. Basamakları geri mi iniyoruz? Komiklik mi yapmaya çalışıyorlar nedir, anlamadım ki?

1- "www.youtube.com sitesine erişim İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2007/384 sayı ve 06.03.2007 tarihli kararı gereği engellenmiştir."

2 - A.A.
"Ö-SE-YE-ME g...mü ye" şarkısı için 7 genç hakkında dava açıldı.

Kurduklari muzik grubuyla, Ogrenci Secme ve Yerlestirme Merkezi'ni (OSYM) protesto etmek amaciyla "O-SE-YE-ME" sarkisini yazan ve besteleyen 7 genc hakkinda, "kurul halinde calisan kamu gorevlilerine gorevlerinden dolayi hakaret" suclamasiyla dava acildi.

Ankara Cumhuriyet Bassavciligi Basin Suclarini Sorusturma Burosu savcilarindan Kursat Kayral, OSYM Baskanliginin suc duyurusu uzerine baslattigi sorusturmayi tamamlayarak, dava konusu sarkiyi yazan ve besteleyen genclerin 1 yildan az olmamak sartiyla 1 yil 5 ay 15 gun hapisle cezalandirilmalari istemiyle sulh ceza mahkemesinde dava acti.

Davanin iddianamesinde, sozleri Cengiz S. tarafindan yazilan "O-SE-YE-ME" sarkisinin yine Cengiz S, Ibrahim A, Enis C, Mehmet A, Mustafa K, Resat S. ve Bahadir E'den olusan Grup Deli tarafindan bestelendigi, bir studyoda CD ortamina kaydedildigi ve kendi aralarinda cogaltildigi kaydedildi.

Dava konusu sarkinin Deli Grubu tarafindan "OSYM G... ye" seklinde MP3 olarak duzenlendigi ve www.youtube. com adli internet sitesinde yayinlandigi ifade edilen iddianamede, sarkinin, internet ortaminda cogaltilarak "umuma arz seviyesine geldigi ve tespit edilemeyen kisilerce sarki sozleri kullanilarak cirkin el ve vucut hareketlerinin yapildigi kliplere konu oldugu" belirtildi."


YouTube'un kapatılmasıyla ilgili Tarhan Erdem, bugünkü Radikal'de çok soğukkanlı bir yazı yazmış. Çok 'gerçek' bir gerçeği çok iyi ifade ettiği şu cümleleri aşağıda:

"...internette bir filmin engellenmesi, gerçekte, bir-iki gün sonra daha fazla 'tıklanması' sonucunu verir. Çünkü dünyanın birçok yerinde işi gücü olmayan 'çocuklar', görülmesi istenmeyen 'görüntüleri', bir başka kaynaktan yayımlarlar. İnternetin kendisi anarşist bir ortamdır, yasaklama anarşiyi teşvik eder ve ona bir tür meşruiyet kazandırır.
Yasak, yasaklanan üzerine ilgi çeker, bir klibi YouTube'dan kaldırsanız bile, dünyanın dört bir yanından gençler, 'yasaklı klibi benim sitemde görebilirsiniz' diye, kendi web sitelerini tanıtmaya başlarlar."

7 Mart 2007

Pınar - Joseph Kanada'da

Cumartesi günü annemlerden, pazartesi günü doğrudan ablamdan aldığımız güzel haber neydi?

Syracuse'de doktorasını tamamlayan ablam, Kanada'nın Alberta eyaletindeki Edmonton (veya buraya tık) şehrinde bulunan University of Alberta'ya kabul edilmiş! Kabul aldığı diğer üniversiteler arasında en iyisi olması sebebiyle, bu zaten başlı başına bir sevinç efendime söyleyeyim, bir mutluluk kaynağı!

Ve işte o mutluluğun kaymağı: Joseph da aynı üniversiteden kabul aldı! Geçen sene mayıs ayında nişanlanan çiftimiz, doktoralarının biteceği belli olanda, üniversitelerde iş arama derdindeydi. Ama asıl dertleri, en az iki sene ayrı kalacak olmalarıydı. Sordukları tüm tecrübeli şahsiyetler en az iki sene ayrı, ve hatta birbirlerinden çok uzakta yaşama fikrine alışmaları gerektiğini söylemişlerdi. Zaten tercihleri doğrultusunda, başvurdukları üniversiteler çakışmıyordu. İkisine de sıkıntı basmıştı.

O görüşme senin, bu görüşme benim derken, vakitlerinin çoğu kuş misali göklerde geçiren ikili (buradan ablamın uçak seferleri görülebilir), bu kez bekleme evresine girdiler. Yavaş yavaş haberler gelmeye başlamıştı. Red cevaplarını reddedip, kabullare göre 'nasıl en yakında olabiliriz' hesabı yapıyorlardı. En iyi olasılık, arabayla dört saat mesafelerde bulunan iki şehirdeydi!



Derken, Kanada'daki University of Alberta'dan ablama bir telefon geldi. Bu, Syracuse'e göre bile, bayağı iyi üniversiteden ablam kabul almıştı. O sırada Joseph Chicago Üniversitesi'nde karar kılmak üzereydi. Ablam, Alberta'ya dedi ki:

-"Valla Albertacığım. Şöyle bir durum var. Şimdi, Joseph var, benim nişanlım. O elinin köründe, ben anamın finnarisinde çalışmak istemiyoruz. Yani, birbirimize göre karar vereceğiz. Demem o ki, cevabımı daha sonra vereceğim kuzum."

Alberta'nın cevabı ise su serpici, ağızları kulaklara vardırıcıydı:

-"Bak Beyza. Bilmem kaç yaşında üniversiteyim. Bu çiftlerin telaşını iyi bilirim canım. Şimdi ben illa gel, onu bırak bana gel desem, sen gelirsin. Ama ne olur, ha, ne olur? O kadar uğraşıp didinip aldığım elemanım, ille de çiftim, ille de çiftim diyerekten elimden kaçar gider. Bu yüzden ben şimdiye kadar çiftleri hep beraber almaya çalıştım. Senin şu Joseph'i de bir görelim bakalım. Belki beraber gelirsiniz?"

Bu cevabı alan ablam hemen Joseph'a gitti ve olan biteni bir bir anlattı. Joseph'ın cevabı ise iki boyutluydu:

1- Kafa sesi: "Anam, süper lan! Alberta beni çağırmış. Gitmem mi olm?"
2- Ağız sesi: "Sevgilim. Seninle beraber olmak için cehenneme bile giderim. Go to the hell yani."

Uzatmayalım. Joseph da Alberta'ya gitti. Görüşmeler, sunumlar, jüri karşısında kem kümleri yaptı. Syracuse'e döndü. (Fırtına dolayısıyla iki günde.) Çok iyi geçmişti.

En nihayet, Chicago Üniversitesi'ne cevap verme tarihi geldi. Joseph hemen Alberta'yı aradı:

-"Alberta Alberta! Chicago çok ısrarcı, illa ki beni istiyor. Bilmiyorum yaaaani" dedi.

Bunu duyan Alberta hem ablama, hem Joseph'a hemen hökümet nikahını kıydı. Ablamla ikisinin taşınma masraflarını bırak, gidip ev bakıp dönme masraflarını bile karşılayacağını söyledi. Oh baby.

Gökten üç elma düştü. Biri Starking, biri Golden, biri Amasya. Ama bunun bir önemi yok. Önemli olan mutlu son.

Ablam ve Joseph'in California gezileri ve fotoları için hemen buraya tıkla, çabuk ol!

Dipteki Notlar: 1- Joseph'ın kökleri Kanada'ya dayanıyormuş. Fransız bölgesine.
2- İki öğrencisini birden Alberta'ya göndermek Syracuse yöneticileri için gurur kaynağı olmuş. Birgün bir Türk öğrenci ablamı bulup 'Beyza sen misin? Yahu, herkes seni konuşuyor' demiş.
3- Bunlar ekonomi profesörü bir çift olup çıkacaklar. Zaten orada üniversite hocalarının hepsine 'purfesır' diyorlar Amerikan dizilerinden öğrendiğimiz kadarıyla. Alışkın olacaklar yani.
4- Ay biz gurur duyduk ablamla da enişte beyle de be! Oh my god!
5- Ablam Ankara'dayken de kıştan ve soğuktan nefret ederdi. Sonra Kanada sınırında, kışları -20 derecede soğuk olan Syracuse'e gitti. Şimdiyse direk Kanada'ya gidecek. Kışın -35'e varıyormuş soğuk. Doyamadı ablam soğuğa. Şansa bak.
6- Edmonton, Syracuse'e göre daha batıda olmasına rağmen, ilginç bir şekilde, Türkiye'ye olan mesafesi daha azmış. Bunun nedeni de kutuplara gidildikçe daralan meridyenler. Hey gidi gezegenimin şekline bak sen! Bir de, Edmonton'dan İstanbul'a doğrudan uçak varmış. Uzaklaşmadı, yaklaştı yani.
7- En yukarıdaki fotoğraf Edmonton'ın panoromik gece fotoğrafı. İkincisi, Alberta eyaletinin Kanada'daki konumu. Son harita ise Edmonton'ın Alberta içindeki konumu. Kaynak Wikipedia.

6 Mart 2007

Yağmur

Hani yağmur yağıyor ya. Nasıl mutlu oluyorum anlatamam. Sanki tasarruf ettiğim her bir damla gökyüzünden geçip canım gezegenimin toprak örtüsünü doyuruyormuş gibi.

Sanki her şey benim elimdeymiş gibi.

2 Mart 2007

Müzik Deniz'i Wordpress'te: Deniz'in Kulağı

Bu bloğu müziksel emellerim için kullanmaktan vazgeçmeye karar verdim. Ama bu emellerimin nihayete erdiği anlamına gelmiyor. Aksine her geçen gün çığmışçasına büyüyor, büyüyor... Yeni yeni gruplar keşfediliyor, konserlere gidiliyor. Ben bunları yazmadan nasıl durayım ama, lütfen anlayın.

Bu durumda yapılacak en iyi şeyin yeni bir blog açmak ve bu emellerimi orada gerçekleştirmek olduğuna karar verdim. Evet, Deniz'in Kulağı buradan çıkmış bir projedir. Kendini şöyle anlatır:

Deniz'in Kulağı, sadece Deniz'in zaten/şu ara/yepyeni kulak faaliyetlerini anlatır. Aynı kulak türüne malik diğer insanları da bilgilendirmeye gayret eder. Anlatırken hiçbir şeyi kafadan sallamaz ama yorumunu katar. Kendisi komiklik yapmayı sever. Bazen baysa da elinde değildir, mazur görülmelidir. Sadece kullandığı kaynakları değil, bu gruba nereden ulaştığını da 'via' bağlantısıyla vermeye özen gösterir. Bilgileri henüz Türkçe'ye çevrilmemiş grupların bilgilerini bizzat anadiline çevirir. Bu kulağın sahibi Deniz, de'leri da'ları ki'leri ayrı yazar, yazım kurallarının efendisidir. Siteye girip, bir süre kaldığı halde yorumlarını esirgeyenlerin adreslerini alır, gider döver. Yeni grup/şarkıcı keşiflerini paylaşanları hiç affetmez, alnının ortasından öper.

Ayakkabı işine kendimi iyice kaptırdığım düşünülürse, yakında Deniz'in Ayağı diye de bir blog açabilirim. Haberiniz olsun! (Fena fikir değilmiş ha.)

Bu arada. Evahalipisi'nin geri kalan 3 yazarı bloğu okumayı bile bıraktıkları için onları kınıyorum. Ama bir marka sorumlusu olarak suçu üzerime alıyor, onların bu siteyi yeterince benimsemelerini sağlayamadığımı düşünüyorum. (Hainler.)

Ama okuyanlar var, biliyorum. Bazıları yorum bile yazıyor, çok seviniyorum. Teşekkürler, teşekkürler...

Wordpress vs. Blogger

Son olarak şunu da söyleyeyim. Yeni bloğum için Wordpress'i tercih etmemin sebebi sadece değişiklik olsun diyedir. Yoksa Blogger'dan da memnunum sağolsun. Wordpress'i de yavaş yavaş öğreniyorum. Blogger'a göre artı yönleri kadar eksi yönleri de var elbette. En basitinden, harflerin boyutunu değiştiremiyorsunuz; değiştirmek için bir widget eklemeniz gerekiyor. Artı olarak, destek birimi müthiş hızlı çalışıyor ve gayet iyi yardımcı oluyorlar. Ben bazı işlerin içinden çıkamayınca (yardım menülerini de okuduğum halde) desteğe bir mail attım. Yaklaşık 2 dakika sonra cevap geldi -ve otomotik cevap filan değildi! Bir artı yön daha, farklı sayfalar oluşturabilmeniz. Yalnız ben sitenin html kodlarını bulamıyorum, bulduklarımın üzerinde oynayamıyorum, ona sinir oldum. Hadi bakalım.