12 Şubat 2007

AŞTİ İnsanları

(İnsanın kendi yazdığı yazıya çok gülmesi, kendi esprisine gülmesiyle aynı anlamda mıdır? Olabilir. Olsun. Otobüste bloğu için yazdığım bu yazıya bir gülüyorum, bir gülüyorum sormayın. Sonunda da 'ilahi ben!' diyorum. Doyamıyor, kendi bloğumuza da ekliyorum. He he.)

AŞTİ. Yani Ankara Şehirler arası Terminal İşletmesi. Ankara'nın otogarı işte. :)

Yıllardır her gelip gittiğimde düşünürüm. Burada normalde göremeyeceğim kadar çok çeşit insan var. Ama kim bunlar? Neden böyleler? Aslında her şehrin otogarı bu açıdan benzerdir herhalde. Neyse efendim, oradaki insanlar hakkında biriktirdiğim gözlemler çoğalınca yazayım da sizinle paylaşayım dedim. Buyurun buradan yakın: AŞTİ'de yaşam. :)


1- Yazıhane Önü Adamları:

Biletinizi birkaç gün önce, Gudik Turizm'den ayırtmışsınızdır. Elinizde, sırtınızda çantalarla, giden yolcu katına çıkarsınız ve o uzun, geniş, kalabalık, dışbükey koridorda yürümeye başlarsınız. İşte bu adamlar burada devreye girer. Tam bir sonraki adımınızı atacağınız yere gökten gelip konar ve sorar: "Aksaray mı abla?" Bu soru bazen İstanbul, Artvin, Mersin, Manisa olarak değişir. Onların gözünde yolcu dediğin, evinde rahat rahat otururken cin dürtmesi sonucu kalkıp bavulunu toplayan, bilinçsizce AŞTİ’nin yolunu tutmuş, nereye gideceği hakkında zerre bilgisi olmadığı için bütün yönlendirmelere açık bir çeşit acayip kişidir. Bu adamlar “Ay evet, tamam, kabul ediyorum, Aksaray’a gideyim bari” cevabını alamadıklarında suçu kendi ikna yeteneklerinin eksikliğinde arayacak kadar da alçak gönüllüdürler. Zira bir dahaki sefere çok daha ısrarcı olurlar.

2- Büfe Elemanları:

Yine o malum koridorda, eliniz kolunuz dolu bir şekilde Gudik tabelalı yeri aramaktasınızdır. Etrafınızdaki yazıhane önü adamlarından sıyrılmak için ceylan gibi seke seke yürürken, aynı yerin önünden kim bilir kaçıncı kez geçtiğinizi bir hüzünle fark edersiniz. Sonunda birilerine sormaya karar verirsiniz. Eğer bir AŞTİ acemisiyseniz, elinizde olmadan kararsızlık kokusunu salgılamaya başlarsınız. Bu koku bütün binaya büyük bir hızla yayılır ve AŞTİ insanlarının son derece duyarlı burunlarına ulaşır. Bu konuda başı çeken büfe elemanlarıdır. Bir anlık bakışı bırakın, kafanızın yön olarak büfeler tarafına dönük olması bile onlar için yeterlidir. Onlar için de yolcu; yazıhane önü adamlarına benzer bir şekilde, elinde bavulla koridorlarda bilinçsizce dolaşan ve sandviç, hadi olmadı bisküvi yemesi gereken kişidir. Yemek istemiyorsa cazip davetlerle ikna edilmelidir. Ne akla hizmetse, hepsi birbirinin aynı olan ve dip dibe duran zibilyon adet büfenin içindeki bütün gözler size çevrilmiş, ağızlar bu kez sizin için açılmıştır: “Gel abla, gel buyur, gel, buraya gel, gelsene” veya “hanfendi buyurun, buraya buyurun hanfendi, hanfendi hey! Buraya buraya!” davetleri sizde ana rahmine dönme isteği uyandırır. Gelip gittikçe bunlarla baş etme yöntemlerini öğrenirsiniz. Eğer azimle çalışır, ne istediğinizi bilirseniz gidip korkmadan bir simit bile alabilirsiniz, o kadar yani.

3- Yazıhane Elemanları:

Bu kategoriye giren AŞTİ insanlarının kulakları fonksiyonel açıdan birer tasarım harikasıdır. Beyinlerinden gönderilen ufak sinyallerle istemedikleri zaman telefon zili, insan sorusu gibi sesleri duymama özellikleri vardır. AŞTİ’yi arayıp santralden bağlattığınız firmanın uzun uzun çalıp tam kapatmak üzereyken aniden ‘alov’ diye açılan telefonlarının başında bunlar dururlar. Ayrıca, tüm engelleri aşarak bulup, bir sevinçle biletinizi almaya çalıştığınızda sizi duymayanlar da bu kişilerdir. Karşısındaki insanı ‘acaba aslında burada değil miyim? Ben kimim, nereye gidiyorum’ gibi felsefi sorulara yönelten bir havaları vardır. AŞTİ’nin Hacı Baba'sıdırlar. Sabırlarından sual olunmaz.

4- Muavin:


Otobüs kalkıncaya kadar ‘muavinlik keşke sadece otobüs içinde olsa’; kalktıktan sonra ise ‘keşke sadece bagajları yerleştirsem, başka işim olmasa’ diye düşünen kişidir. Bu nedenle de mutlu olanına pek rastlanmaz. Hiçbir nedeni ve sağlam bir avantajı olmadığı halde en önden bagajını koymaya çalışan 'az değil' yolcuların arasına sıkışması ve kafasına yediği bavullar sonucu birçoğunda anormal davranışlar görülebilir. Hoş görmek lazımdır.

5- Yolcu:

İlk olarak ikiye ayrılırlar: Acemi, deneyimli. Deneyimliler tek hamlede yazıhaneyi bulur, biletini alır, gider büfeden bisküvi kapar, sonra döner gazeteciden Penguen’ini alır, bavulları yerleştirdiği gibi koltuğuna geçer oturur. Maske gibi duran endişeli ve kızgın yüz ifadelerinden ve, hızlı ve kararlı hareketlerinden acemilerden kolayca ayırt edilebilir. Acemiler ise, AŞTİ’ye ilk girdikleri anda AŞTİ insanlarının, yukarıda bahsi geçen ‘sen ne ettiğini bilmezsin, bilinçsizsin’ demeye getiren davranışlarına aşırı tepki verirler. Fakat, yoğun frekansta devam eden bu gönderme bir süre sonra beyinlerine girer. Mesela, Bodrum’a gidecekken Aksaray’a giden yolcu uç örneklerden biridir, ama bu neyse ki çok nadir görülür.

Yolcular ayrıca normal ve ‘az değil’ olarak da ikiye ayrılırlar. Normal yolcu normaldir. Çok kibar değildir, kaba da değildir. Çıkan sorunlar genelde kendisinden kaynaklanmaz. Sendir, bendir. ‘Az değil’ yolcular ise hakkını aramakla gereksiz sorun çıkarmak ve ortamı germek arasında bir fark olmadığında ısrarcı bir kitledir. Çözümün çabucak ve sakince bulunmasından hoşlanmazlar. Birileri ağzının payını verdiğinde içten içe bir canıma değsin çekersiniz. Otobüste yanınıza oturması durumunda sülalenizi soran ve ne olduğu önemli olmayan bir konuda sizi ısrarla ikna etmeye çalışanlar da bunlardır. Genelde teyze olurlar ve çirkindirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder