30 Mayıs 2007

Okey ve Yaz Tatili

Son zamanlarda garip bir şekilde OKEY oynamak istiyorum. Tüm ev ahalisi toplanalım -ki zaten 4 kişi oluyoruz- balkondaki masaya yeşil bir örtü serelim (kumarhane masaörtülerinden) ve şangur şungur oynayalım istiyorum. Sağımızda solumuzda kuruyemiş, sömürülmüş meyve çöpleri, çaydan başlayıp biraya uzanan içki bardakları... OKEY oynayalım.

Beni tanıyanlar bilirler ki ben aslen Okey oynamayı pek sevmem. Hele böyle 'aman da canım Okey oynamak istedi' filan hiç demem. En fazla zor durumda kalan üçlü gruplara dördüncü olurum, o kadar. Düşündüm neler oluyor diye ve şöyle bir sonuca vardım: Ben tatil özledim. Zira biz okeyi ya yazlıkta, ya da kışın evde yerli malı yerken, haftasonlarında oynardık. Ve tabi yılbaşı gecesi ve şehirdışı akraba -akrabaya göre değişir- ziyaretlerinde. Eh, bu kadar boş bir oyunun en boş zamanlarda oynanması kadar doğal bir şey olamaz.

Son zamanlarda hava güzel. Akşam yemeğini bazen Yiğit'le balkonda yiyiyoruz. (Bu cümledeki 'bazen' Yiğit'e veya balkona değil, akşam yemeğine aittir.) Eğer oyalanmışsak ve hava kararmışsa balkonun ışığını yakıyorum. Sonra yemek bitiyor veya kalkasımız geliyor, içeri giriyoruz. İçerideki ışıklar henüz yakılmadığı için evin içerisindeki tek ışık balkondan gelen ışık oluyor. Ve işte tam o anda, ve her defasında mutlaka, ben kendimi yaz tatilinde gibi hissediyorum. Hani yazlıkta veya otelde -pansiyonda, denizden döndükten sonra, yemeğini balkonda yer, çayını/ biranı alır balkona oturursun. İçeride sadece televizyonun ışığı vardır -geri kalan ışık kaynağı balkondur. Akşam alacakaranlığında rüzgarın serinliği, o gün yanlışlıkla fazla yanmış tenine dokundukça inanılmaz bir haz alırsın...

Ve o anda çektiğin taş Okey'dir! Çat vurursun masaya son taşını, tahtanı cort diye devirsin. Daldırırsın elini ortadaki taşlara -gıcık olunacak kadar sevinmişsindir bu eli de aldığına. Şangır şungur taşlar karışır. Ama hiçbir komşu sizden şikayetçi değildir. Zira orası yazlık bölgedir ve orada Okey oynanır.

Okey nedir?
Kaynak: Vikipedi: Okey

"Okeyin çıkış noktasının 13 yy. Çinliler tarafından oynanan domino olduğu sanılmaktadır. 14 yy. sonlarına doğru Çinliler ile ilişkileri olan Acemlerin oyunu öğrendikleri ve sıkça oynamaya başlamaları sonucu, değişikliğe uğrayarak bu günkü okeyin başlangıcı olmuştur. Ancak o günkü adı Arapça sıralı taşlar manasındaki "El Turaft"'dır.

Domino oyununda üzerinde numaraları belirten noktalar bulunan taşlar oyuncuların ellerinde saklanırdı. Ancak bu durumdan rahatsız olan Acemler taşları üzerine koyacakları bir tahta parçası kullanarak okeyin temelini attılar. Daha sonra domino taşları üzerindeki sayıları belirten noktaları gerçek rakamlarla değiştirdiler. Bir yüz yıl dominonun bu değiştirilmiş şekli tüm İran Arap ve Fars diyarlarında oynanmaya başlandı.

15 yy. sonları ve 16 yy. başlarında Türklerle Arapların ilişkileri sonucu oyun Türkler tarafından öğrenildi ve hatta saraya kadar girdi. 17 yy. ortalarında Osmanlı sarayında eğitim ve sanat konularında uğraşan bir bölüm olarak kabul edilen Enderun tarafından sıkça oynanan El Turaft, Enderun hocası Hacı Marufi tarafından yeniden ele alınarak oynanış şekli ve kuralları değiştirilmiştir. Daha sonra Hacı Marufi'nin talebeleri hocalarının bulduğu oyunu daha da geliştirerek bu günkü okeyi oluşturdular.

Osmanlı sarayında oyunun bu değişmiş şeklinin adı El Turaft'dan birbirinin taşlarını anlamak manasına gelen "Ol Kıraat-ı" seng olmuştur.

Bu söyleniş günümüze gelene kadar değişmiş özellikle yabancı dil etkileri sonucu Okey adını almıştır."

Dipteki Not: Osmanlı'da, sarayda Okey oynanıyormuş ya. Abuk subuk bir sahne gözümün önüne geliyor, kendi kendime gülüp duruyorum. Anladınız siz ;)

-Bre niçün devirdin tahtanı?
-Aman haşmetlum, bu elde de muvakkaf oldu ya aciz kulunuz.
-Bre diz hepsini geri, zira okey dönüyor idim ben.
-Emriniz başım üstine devletlüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder