6 Nisan 2008

Deniz Cuylan


Adaşım diye söylemiyorum (ki ne kadar da saçma olurdu), elinden çıkan her şeye gözüm kapalı atlıyorum artık.

Bant Dergi'nin geçen yılki kapaklarından birinde o kocaman karakteristik burnunu görünce 'ben bunu bir yerden tanıyorum sanki' dedim. Meğer elimde tuttuğum ve ilk çıktığı günden beri peşine düştüğüm o derginin bizzat editörüymüş. Ve böylece oldukça yavaş ve sindirerek ilerleyen, daha da bitmez gibi görünen Deniz Cuylan hayranlığım başladı.

Elinden çıkan her şey derken bir bildiğim var herhalde. Bilmediklerim de vardır gibi geliyor ya neyse. Tarihe veya alfabeye göre değil, kendi kafama göre sıralıyorum:

Portecho: Sanırım işleri arasında en popüleri bu grup oldu. Hakkında 28 Şubat 2007'de bir şeyler karalamıştım. Tamburada.

Netame: Bu cuma günü kanlı canlı elime geçen 'şey'. Gözüme, kulağıma, gönlüme şenlik!
(Yukarıdaki Myspace bağlantısına tıklayın, birkaç şarkıyı dinleyin, başka da bir şey demiyorum a dostlar.)

"Dünyada ve Türkiye’de çok az denenmis çarpici bir tür olan Grafik Roman türünde cesur bir deneme. Kitap, Illüstrasyonlarin müzikle ve her ikisinin de öykülerle örtüstügü sinematografik bir tat barindiriyor. Üç disiplinin birbirinin içine geçtigi bu grafik roman/albüm, ayni hikayeleri, yetkin olduklari farkli dillerde anlatan üç arkadasin ürünü. Illüstratör Sadi Güran, Portecho ve Maya gruplarindan bildigimiz müzisyen-prodüktör Deniz Cuylan ve mimar-yazar Senem Akçay’in ortak bir çalismasi. Ihtisamli, karanlik ve kalbi kirik bir sehirde geçen, gerçek disina kayan ama gerçekten beslenen bu hikayeler, kitaptaki resim ve müziklerden ilhamini aliyor. Eser boyunca müzik, metin ve illüstrasyonlar, cümleleri tek baslarina kurmak yerine birbirlerine bos alanlar birakarak, hatta zaman zaman kendilerini unutturarak ilerliyorlar. Tüm anlatilari birlestiren ortak duygu ise tekinsizlik. Netame, okuyucuyu iç yolculuga sürükleyen bir kitap, kendisi de bir yolculuk hikayesi. Genelden çok detaya yönelen, karakterlerin etraflarina siradan hayatlarini örmek yerine bir anda onlari yasadiklari tekinsiz bir duruma indirgeyen. Bu da onu alisildik bir roman/hikaye betimlemesinin disina itiyor (...) "

Maya
: 2003 yılına ait Telecine adlı bir albümle sonuçlanmış bir elektronik müzik projesi.

Bant Dergi: Her hangi bir gazetecinin önünden geçerken 'beni al' diye bağıran kapakları; grafik, dizgi ve kağıt kalitesi; keşifleri, icatları, yazıları, yazarları, illüstrasyonları falanı filanıyla 'böyle bir dergi görülmemiştir' diyorum. Belki de vardır da ben görmemişimdir. Olsun, ben bu derginin güzelliğini yaşıyorum. Adamımız, az yukarıda da bahsettiğim gibi, bu derginin editörü oluyor.

Norrda: Yaklaşık iki saat önce keşfettim ve bilgisayarın başından kalkamadan geçirdim bu 120 dakikayı. Bu yazıya başlamamı sağladı. (Özellikle, albüme de adını veren Infinite Face'i dinlemenizi öneririm.) Şuradan biraz açıklama aşırayım:

"Vokal, perküsyon ve gitar üzerine kurulu, elektronik altyapılarla destekli müzik üreten Norrda’nın ilk albümü “Infinite Face", kasım başında çıkıyor. İngilizce sözlü bu albümde 9 şarkı bulunuyor. Grup üyelerinden Hakan Vreskala’nın İsveç’te yaşaması nedeniyle Norrda’nın temelleri İsveç’te atıldı, Norrda ismi de İsveç dilinde kuzey anlamına gelen Nor kelimesinden türetildi. Ancak kuzeylilik grubun sadece adında yok, vokalin melankolik havasına perküsyonla doğu tadı, gitarla kuzey esintileri katılıyor. Norrda’nın müziğindeki füzyon biraz da grup içindeki karakterlerin müzikal geçmişlerinden etkileniyor.Norrda’nın ana sahnesinde Selen Hünerli, Hakan Vreskala ve Portecho’dan tanıdığımız Deniz Cuylan ile birlikte canlı elektroniklerde konuk sanatçı olarak Ali Rıza Şahenk yer alıyor."

Tırtıllar: Bant Dergi'nin kurucularından Aylin Güngör ve Hakan Dedeoğlu ile cumartesi günleri Açık Radyo'da (16:00-17:00) yaptığı radyo programı imiş. Ben hiç dinlemedim, gezinirken karşılaştım. Tam adı, Susam Sokağı şarkısı olan (ben de nereden biliyorum diyordum) "tırtıllar asla kahverengi bot giymez" de olabilir.

Bunlar dışında Deniz Cuylan'ın Stockholm'de Play adlı bir elektronik müzik grubu projesi var. Ali Rıza Şahnek ile birlikte kurdukarı Fat Lab adında bir ses stüdyosu sahibi. Hakan Dedeoğlu'nun kayıtları için gitar mitar, ne bulursa çalıyor. Ayrıca kendisi film müzikleri de üretiyor. Buradan en son Mira'da karşımıza çıkan (korkuluklu klibi bir ara dönüyordu müzik kanallarında) Tan Tunçağ'a değinmek güzel olurdu, onu yerine ikisinin bir röportajını ekleyeyim.

Yazıyı, sırf kompozisyon tamamlansın diye zaten baştan beri söylediğim şeyi tekrar ederek bitiriyorum. Deniz Cuylan yakın takibimdedir ey ahali! (Aferin)

5 yorum:

  1. Deniz'im sayende ben de günlerdir Norrda dinleyip duruyorum.
    Eşe dosta da mailler atıp haberdar ettim. Güzel işleri her zaman görmediğimden herhalde, böyle bişiden haberdar olunca heyecanlanıyorum.
    Bu arada geçenlerde bir şişe şarapla geliverdiğin akşamki sohbetin de tadı tamağımda kaldı:)

    YanıtlaSil
  2. benim de tadı damağımda canikom.
    Bizim o akşamki "bi' heves" projemizi 'heves' deyip atlamayalım ha :)
    Diyorum ki Rabiş'le Zü de olsa?

    Norrda CDlerimiz pazartesi elimizde olur Berfucum! Maya'nın Telecine albümünü de bulursam kapacağım.

    YanıtlaSil
  3. berfu ve deniz'in yer aldığı projelere (projenin ne olduğunu bilmeye gerek duymadan) itinayla atlanir efem:)
    rabiş ve zü
    (kardeşim deil mi, onun adina da konuşurum=)

    YanıtlaSil
  4. yukarıdaki şahsın dediği gibi ben de atlıyorum o proceye..:)

    YanıtlaSil
  5. Yuppiyye!
    O zaman hemen haberdar edelim proceden sizi. Ben bir mail atayım. (Çok gizli bir işmiş gibi oldu, halbuse değil. Ama böyle daha zevkli oluyor.)

    YanıtlaSil