27 Mayıs 2008

İçeriden Görünenler: Sinir

Eskiden beri sinirlenince anında tepki gösterenlere içten içe bir hayranlık duyarım. Bu hayranlığın içinde, o kişilerin, söylenecek en doğru sözlerin hemen aklına, aklından da anlaşılır şekilde diline düşüvermesi de vardı. Biliyorum ki benim gibi, söylenecek her söz ancak gece yatınca aklına gelen bir sürü insan ne demek istediğimi anlamıştır. Fakat bu, zamanla gelişen bir yetenek sanırım. Çünkü çalışmaya başladığım bu iki seneye yakın zamanda lafı gediğine bırakan, kodumu oturtan bir moda geçtim.

Hala yapamadığım şey ise 'hemen sinirlenmek'. Ne kadar sinirlenmiş olursam olayım, kafamda oluşan "5 dakika sonra..." görüntüsüne mani olamıyorum. Düşünsene, karşında iş arkadaşın, sinirden delirtmiş seni. Çemkirmeyle başlayan olay bağrışmaya dönmüş. Ee? Sonsuza kadar bağıramayacağına göre elbette susacaksın. İşte benim korkum bir olayın yeni bitişiyle unutulması arasında geçen süreyi yaşamak. Artık soğukkanlılık mı denir, öngörülülük mü, korkaklık mı bilmem. İleride aynı ortamda bulunacağım veya karşılaşacağım kesin olan kişilere dışımdan pek sinirlenemiyorum. İçimdeki bana kalsın, ehe.

Ha, telefonda filan performans fena değil tabi. :)

2 yorum:

  1. İşte bir ortak nokta daha.
    Nokta nokta
    Söyle bana
    Kime sinirlisin bu ara?
    Eheee.
    Ben kendime sinirliyim. Hırs yaptım, üç sene de bitircem doktorayı:)

    YanıtlaSil
  2. Çalışma hayatının garanti getirisi herhalde birine sinirli olmak be kuzicim :)

    Gerçek? Oo, bitir tabe olm, ne güzel. Ama bitireceğim diye de gezip tozmadan gelme ha iyice.

    YanıtlaSil