1 Haziran 2006

Deniz manzaraları




Efendim, stajımın bitmesine az bir zaman kala sayın ev ahalisini, çalıştığım ortam hakkında görsel olarak da bilgilendirmek istedim, ya ya :P Üstte görülen iki fotoğrafı, sırf size göndereyim diye çektirdim. Bu benim masam. Bilgisayarım. Üstteki fotodan, masaüstümde yanan bir kafa olduğunu göreceksiniz. (Bir 3. Kuşak reklamı, Tokalı Lighting diye bir şirket için yapılmış). Görün bakalım, öyle işte, söyleyim dedim :)
Ayrıca, masamın üzerindeki sarı-gri şeyler Kristal Elma tören davetiyeleri. Diğer adıyla "yaz yaz bitmez, yazması bitse zarflaması bitmez 1300 adet baş belası". Orada bitmiş hallerini görüyorsunuz. Bunlar dışında bir fincan çay veya kahve, sigara, 'her an yağabilir memleketi'nde yaşadığım için bir şemsiye falan filan. Yahu anlamsız bir yazı oldu bu. Vazgeçtim, bunları okumayın. Sadece şunu desem yetermiş:
İşte bayanlar baylar, çalıştığım yer. Belki sonra başka fotolar da eklerim. Öperim

10 yorum:

  1. çalıştığım reklam ajansı benim olsa şu an sana iş teklif ediyor olurdum...alaaddin'in blogunda sana yönetmeni nezih'e yaptığın yorumdan çıkıp, okuduğun kitaplara, ordan da bu sitedeki yazılarına kadar geldim...tarzını da martını da pek bir beğendim...kalıplarını beğenmedim...3.kuşak eski 3.kuşak değil, rafineri için bir şey diyemem, diğerini de unuttum zaten...:) burda biraz daha eski olsaydım sana minik reklam yazarlığı ayarlayabilirdim...ama miniklik asla bitmez bunu da iyi biliyorum...bu yüzden bunu içinde tutmanı tavsiye ederim naçizane...sen kendine minik dediğinde herkes de öyle davranmaya bayılıyor çünkü...

    ev ahalisinden fırsat bulup yazarsan sevinirim, cv'ni nasıl püriten bir hale getirebileceğini de konuşuruz...

    mail adresim: varold@alaaddinadworks.com

    görüşürüz...

    YanıtlaSil
  2. Amanın! En çok takip ettiğim ajansın, ismini en çok duyduğum reklam yazarı bana yorum yazmış:) Birden kanım koştu damarlarımda!
    Yorumların için teşekkür ederim!

    Gelecekte bir gün bir e-posta gönderiyorum Varol'a. Mesela yarın. ('Bugün' diyecektim ama sloganlar deyimler gibidir, tek bir kelimesini bile bozmamak gerekir değil mi? Evet!)

    YanıtlaSil
  3. ironi yapmışsın sanırım...yine de iyi (yazılarının da, ironinin de) olduğunu kabul etmem gerekir...üç noktaları ünlemlerden çok sevdim her zaman, bunu da öyle bitirelim...

    YanıtlaSil
  4. Hayir hayir aman ha. Bir heyecanla yazinca dalgali bir ifade cikmis ortaya. Islerini, blogunu, ve hatta calisanlarinin bloglarini surekli takip ettigim ajanstan boyle guzel bir yorum gelince pek bir heyecanlanmistim haliyle. Adini en cok duydugum reklam yazari demem de dogrudur, kanimin damarlarimda kostugu da. Sah damarimda kanitlari mevcut :)
    (Bu arada profilimde 'minik' yazdigini unutmusum. Cok haklisin, minikligi once kafada bitirmek lazim, bitirdim ben de:))

    YanıtlaSil
  5. yazılarına hakimsin, ünlemlerine de hakim olabilirsin:) kanını damarlarında koşturacak kişi değilim ben...yazıda acemilik bitmez, ustalığa da ben inanmam zaten...yazdıklarım da sadece beni bağlar, ajansımı değil...hiç kimse tanımıyorken yazdıklarıma alamadığım yorumu tanındıktan sonra almaya başlıyorsam hiç umursamam...ben bir topkekle 2 gün yaşadığım günlerde de, sabaha karşı çivit mavisi klozetlere oturup yazıyordum bunu...değişen bir şey yok...koskocaman yazmışsın bu sefer de:) ikisinin arası olamaz mısın, hatta hiçbir şey olamaz mısın? nasıl önemsiyor herkes böyle yazdıklarını? ve nasıl gözüme çarpıyor bunların fazlalıkları...ben bir reklam yazarı değilim, istediğim her şeyi her an yazabilirim...seni de bir reklam yazarı olarak görmediğim için yazdım...yazabiliyorsun ama göremiyorsun daha...işin içine girdikçe daha çok göreceksin o martılardan çok var burada...ben de istiyorum ki sen simit olma:)

    öyle aman heyecanlandım, yok ismini çok duydum, yok damarlarım falan diyeceksen yazma...martılardan bahsedeceksen yaz...kocaman olmak istiyorsan yazma, minik kalmak ama bunu kimseye söylemek istemiyorsan yaz...içinden gelmezse yazma, içinden gelirse yaz...

    hadi bakalım, demet akalın (evlendi diye yapacak mıyız şimdi bu espriyi:)

    YanıtlaSil
  6. Tamam tamam sustum :) Zaten burasi bizim ev ahalisi dedigimiz dort kisinin blogudur. Yani, geyikler, espriler ona gore yapiliyor aslinda. Koskoca da, minik de oyledir. Eh, isim reklam olunca yazdiklarim hep oraya kayiyor. Buraya 'reklam yazari' olarak yazmiyorum, sen de oyle gorme tabi ne guzel. (Bikmissin biraz galiba). Ama sen de ilk yorumuna reklamdan girmissin yahu, ben masumum! (Bu arada benim unlemlerin bazi yerlerde gulen surattir, farkedilir zaten. Bagirmiyorum yani:P)

    "hiç kimse tanımıyorken yazdıklarıma alamadığım yorumu tanındıktan sonra almaya başlıyorsam hiç umursamam...ben bir topkekle 2 gün yaşadığım günlerde de, sabaha karşı çivit mavisi klozetlere oturup yazıyordum bunu...değişen bir şey yok..."

    Anlamadim inan ki. Neyse, mail atayim ben en iyisi degil mi? Evet evet:)

    YanıtlaSil
  7. ilk reklamdan girdim çünkü iki kişi birbirini tanımadığında en güvenli yol bilinen yoldur...şimdi de tanımıyorum seni ama kelimeler zamandan hızlı olabilir...reklamdan bıktığım falan yok, reklam yazarlarından da...sadece belirli bir kimlik altına almaya gerek duymuyorum yazma eylemini...paşa gönlü yazmak isterse insanın reklam da yazar, şarkı sözü de (evet ben yazıyorum:)

    anneme söylediğim bir şeydi bu; beni şimdi takdir et, herkes ettiği zaman değil...o da bana defol, yok sana et diyordu... :) topkekle çivit mavisi ise, evde tak başıma dizi yazdığım günlerden miras...sadece söylemek istediğim yazdıklarımın herkesin önüne çıktığında beğenilmesi yerine, kendi köşemde, tek başına yazdığım zaman keşfedilmesinin daha hoş olacağıydı...abartıyorum evet:)

    keşke reklamları da buraya yazdığım kadar kolay yazabilsem...minik ya da koskocaman fark etmiyor, insan tıkandı mı tıkanıyor işte :)

    YanıtlaSil
  8. siz ma'aile tatile çıktınız herhalde...ne var yani ben de eve çıktım, hiç yazmamazlık ediyor muyum? bir de yaşam yazarı olacaksın:)

    YanıtlaSil
  9. Biz geldik!
    Doğru tahmin, hepimiz de tatildeydik. Ben internete hiç girmedim zaten, diğerleri tembellik yapmış:)

    Bloğu takip eden bizden başka birilerinin olması güzel duyguymuş. Her güzel şeyde olduğu gibi hemen alıştım :)

    YanıtlaSil
  10. biri ne zaman alışmak kelimesini cümle içinde kullansa hemen aklıma yaşamak alışmaktır'ın tınıları geliyor... bir çiçek yılı sonra... murat özyüksel'in ışığın yansıması'ndan önce yaptığı bir konsept bir (bunun için de bu gece bir eşek arısı sözüm olsun ama gerçekten ne karşılıyor bilmiyorum başka) albüm bu... teoman'ın daha soyadını kullandığı zamanlar... şiirleri var, lavinya var, harbe giden sarı saçlı çocuk, pembe karanfil falan... bir de yaşamak alışmak'tır var işte... işportada satılan kadın gecelerine, alışmak manavlara, alışmak doçentlik tezlerine... hep bu yeşilleri giy, bu moru tak, saçlarını topla da...

    ben şiir seven biri değilim ama sanırım şunu söyleyebilirim: yaşamak alışmak olsa da öyle hemen alışmamak hatta mümkünse alışkanlıkları ara sıra taşlamak lazım:)

    hoş geldiniz, tatiliniz aman ne güzelmiş, bana neymiş, evet ben gidemediğim için hafiften sinirliymişim:)

    YanıtlaSil