Bir gün evahalipisi olarak akşam yemeğindeyken Beyza Mörfi Kanunları (ne bileyim nasıl yazılıyor, aa! :P) diye bir şeyden bahsetmeye başladı. Ona da bir arkadaşı anlatmış. Buna göre; eğer gün içinde, normalde hiç bahsetmediğin bir şeyden bahsedersen veya aklına getirirsen, çok yakın bir zamanda o mutlaka karşına çıkarmış. Mesela, balıklarla hiç alakan yok diyelim. Ama o gün nedense aklına lepistes balıklarının yavrularını nasıl hunharca yedikleri aklına gelmiş olsun. Lepistes balıklarıyla ilgili bir şeyi ya o akşam haberlerde, ya da ertesi gün başka bir yerde duyarmışsın.
İlk başta 'aa, hakikaten, geçen oldu bana' falan desem de pek aklıma yatmadı. Bence bu psikolojideki algıda seçicilikten başka bir şey değil. O gün balıklar aklına gelmeseydi ve ertesi gün bir arkadaşın balıklardan bahsetseydi hiç dikkatini çekmeyecekti.
Evde zamanla 'bak yine Mörfi geldi, az önce Mörfi oldum, babam gelirken bana Mörfi aldı' şeklinde işin suyu çıktı tabi. Akabinde başka geyiklere kayarak sattık Mörfi'yi. Sonra bir gün Berna, kendisine gelen bir mailden bahsetti. Başlığı Mörfi Kanunları'ydı. Ama bu daha kapsamlıydı; Beyza'nın bahsettiğini içeren bir sürü maddeden oluşuyordu. Şimdi tam hatırlayamıyorum ama daha çok sürekli başımıza gelen tersliklerle ilgiliydi çoğu. Mesela; cebinde iki anahtar varken doğru olanı her zaman ikinci deneyişte bulmak, aradığın bir şeyin üstüste duran yığınların en altında durması vb. Elbette bunda da bir bit yeniği var. Doğru anahtarın tek seferde elimize geldiği veya aradığımız şeyi pat diye bulduğumuz zamanlar da oluyordur. Ama, sinir bozukluğu yaşatan durumlar malesef hafızada daha sağlam yerlere oturuyorlar.
Şimdi tüm bunların nereden aklıma geldiğini anlatayım. Yaklaşık bir aydır takip ediyorum. İki tane durum çok gözüme batmaya başladı:
1- Haftada ortalama iki kere, işten gelirken markete uğrayıp alışveriş yapıyorum. Haftada en az üç gün ise, geldiğim saatlerde apartman kapısını açık buluyorum. Ama bu iki durum neredeyse hiç çakışmıyor. Her alışverişten sonra kapının önünde, elimdeki ağır poşetleri bırakıp anahtar arıyorum. Hayır, madem her zaman kapalı ol di mi? Hep bu kapı... :)
2- Ne zaman para çekmek için bankamatiğe gitsem, uzun bir kuyruğun sonunda beklemek zorunda kalıyorum. 'Neyse, herhalde yoğun bir saatte geldim' deyip kuzu kuzu bekliyorum güneşin alnında. Ama dikkat ettim, sıra bana yaklaştığı halde hala kuyruğun sonundaki son kişi olduğumu görüyorum. Parayı çekerken ise tek başıma kalıyorum. Yani, on beş dakika sonra gelsem hiç sıra olmayacakmış. Asıl derdim sıra beklemek falan değil aslında. Sıranın başa yakın yerlerinde olmanın ayrı bir havası var bence arkadakilere karşı. Onu hiç yaşayamıyorum :)
3- Üstte yazdığım iki durum dikkatimi çektiği günden beri daha çok başıma gelir oldu. Allala, neden acaba?
Morfi'nin kulaklarini cinlatiyorsunuz desene :)
YanıtlaSilBen de bugun farkettim. Mumkunse az karsilasmaya calistigim bir hocam var. Adam cok icine kapali. Ne zaman karsilassam biraz konusmak gerekiyor. O cok konusmadigi icin benim bir seyler anlatmam ya da sormam gerekiyor. O da genelde odasina kapanmis bir sahsiyet olarak dinlemek istiyor, ilgiyle dinliyor da. Sorun su ki, ben de cok kunusmayi sevmiyorum. Bana anlat ben dinleyeyim, benim olayim bu. En azindan ayni oranda konusalim, degil mi? O yuzume "hadi anlat" seklinde bakarken bazen kendimi hic alakasiz kisisel bir suru seyi adama anlatirken bulabiliyorum. Ayarim yok yani.
Neyse benim ofisim birinci katta, hocanin ofisi dorduncu katta, kafeterya da ucuncu katta. Bu hoca ne zaman kafeteryaya gitse bana beyin sinyali mi yolluyor nedir, muhakkak karsilasmamiz gerekiyor. Gunde maksimum iki kere falan gittigim dusunulurse ikisinde de karsilasma olasiligimizin sifira yakin olmasi lazim. Yok, her gittigimde adam orada. Morfi'nin isi mi bu acaba?
ne zaman tatile gitmek istesem bir şeyler çıktı bu yaz... bu da mı onun işi? bu arada ben murphy (evet aslı bu:) kanunlarını ilk defa bir irlanda barında gördüğüm için bira markası zannediyordum... allahtan bira pek sevmem de barmenden istememişim:)
YanıtlaSilsabahları kitap okuyup işe gelmek iyi bir şey değil, bunu yapma deniz... kitaplardan sonra reklamlar çok boş gelebiliyor...
'Mörfi'nin ne zaman nerede çıkacağı belli olmaz' diye gubidik bir cümle nasıl gider şimdi buraya? :)
YanıtlaSilAbla; elimde değil, ben sinir oluyorum öyle tiplere. Artık konuşmayanlarla konuşmamaya başladım. Biraz da o kassın bakalım konuşmak için :)
Varol; haklısın ya. İnsanın reklam değil de kitap yazası geliyor. Hani şu okuyan herkesin hayatını değiştiren cinsten :)
kemir kemir
YanıtlaSil