7 Eylül 2006

Meclisimden korkuyorum arkadaş!

Geçen gün, tüm karşı çıkışlara rağmen, Lübnan'a asker göndermeyi oy çokluğuyla kabul eden ülkemin en büyük meclisinden korkuyorum. Bu gazla, 'ne milleti, keyfimize bakalım' diyerek daha orjinal fikirlerle gelmeleri birkaç gecemin kabusu haline geldi ey ahali! :) Bakın aklıma neler geliyor:

1-)
Oylama: Türkiye'yi toptan uzaya taşıyalım.
Gerekçe: Gelişen küresel konjonktüre bakıldığında, dünya giderek yaşanacak yer olmaktan çıkmıştır. Kendimizden başka dostumuzun bulunmadığı böyle bir gezegende daha fazla durmanın bir alemi yoktur. Ayrıca, dünya gezegeni insanı nankördür. Yarın İsviçreli bilim adamlarının çıkıp da 'dünya aslında bir gezegen değildir, ne halt olduğunu daha bulamadık' demeyecekleri ne malum? Tanınmayan bir gezegende yaşamak, kainat varlıkları içinde bizi zor duruma düşürecektir. Dünya üzerindeki tek akıllı millet olarak, uzaya taşınmanın öncülüğünü biz yapacağız. Göreceksiniz, herkes bizi takip edecek. Ayrıca, jeostratejik önemi tartışılmaz olan topraklarımızı da alıp gideceğiz ki yokluğumuzda değerimizi daha iyi anlasınlar. Arkamızdan 'Türkiye, allaşkına geri dön, sensiz buralar çekilmiyormuş' diye mesajlar göndermezlerse namerdim. Hadi bakalım, eller havaya. Çok istekli olanlar iki elini de kaldırabilir.

2-)
Oylama: Millet olarak zıplayalım.
Gerekçe: Gelişen küresel konjonktüre bakıldığında, deprem denen felaketi yaşamayan ülkelere bir ders verme zamanı gelmiştir de geçiyordur bilem. Ortalama olarak beş senede bir büyük depremler yaşadığımız malum. Biz, bu felaketten dünyanın ders alması için şimdiye kadar elimizden geleni yaptık. Mesela, olabilecek en fazla can kaybına sebep olmak için bütün enerjimizi kullanmadık mı? Ama hayır, hala kimse ders almış görünmüyor. Tüm halkı aynı anda zıpladığında bütün dünyada deprem yaratacak tek ülke Çin değildir. Her bir Türk'ün dünyaya bedel olduğunu düşünürsek, bu konuda Çin'den çok daha öndeyiz. Geçen Swatch reklamında gördüm de aklıma geldi bunlar. Bence süper bir fikir. Kabul edildikten sonra günü ve saati konuşuruz. Hadi bakalım, eller havaya. Çok istekli olanlar iki elini de kaldırabilir.

3-)
Oylama: Esenboğa Yolu'na sihirli fasulye ağaçları dikelim.
Gerekçe: Şimdi bunun için gerekçeye bile lüzum yok aslında ama formalite gereği yazacağız artık. Gelişen küresel konjonktüre bakıldığında, bütün ülkeler farklılaşma çabası içinde acayip şeyler yapıyorlar. Özellikle, en büyük şehirlerini daha iyi tanıtmak için şehrin ortasına bir takım yapılar dikiyorlar. Londra'daki Eyfel Kulesi'ni bir düşünün. Ne kadar çirkin değil mi? Oysa bizim çok daha iyi bir fikrimiz var. Diktiğimiz uzun uzun bayrak direklerinin ne kadar başarılı olduğunu gördükten sonra aklıma geldi bu fikir. Esenboğa Yolu'na sihirli fasulye ağaçları dikelim. Bilindiği gibi, ağaçlar kısa sürede bulutlardaki devin topraklarına ulaşacaktır. Büyük ordumuz sayesinde her bir devi çabucak öldürdükten sonra bu toprakları ihaleye açacağız. Her birinde fuar alanları, lunaparklar, alışveriş merkezleri kurduracağız. Böylece, şehrimize uçakla gelenlerin dinlenmesi ve eğlenmesi için dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiş yerlerimiz olacak. Her bir alana babalarımızın adlarını koyarak ad koyma derdinden de kurtulmuş olacağız. Ayrıca, fasulye ağaçlarının nimetlerini ihraç ederek ülkemiz ekonomisine katkıda bulunacağız. Adımız tarihe altın harflerle kazınacak. Ne kadar güzel değil mi? Hadi bakalım, eller havaya. Çok istekli olanlar iki elini de kaldırabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder