13 Aralık 2006

Ayakkabı, Sadece Ayakkabı mıdır?


Shoes

When you're young
a pair of
female
high-heeled shoes
just sitting
alone
in the closet
can fire your
bones;
when you're old
it's just
a pair of shoes
without
anybody
in them
and
just as
well.

Charles Bukowski

Gençken
bir çift
yüksek topuklu
kadın ayakkabısı
tutuşmasına yeter
kemiklerinin,
öylece duruyor olsa bile
dolapta;
yaşlanınca
sadece
kimsenin giymediği
bir çift ayakkabı
oluverir
aslında olduğu gibi.


(Çeviri bana ait, özellikle son kısmı atmeyşın oldu biraz.)

Ayakkabı, sadece ayakkabıdır. Gömleğin sadece gömlek, yüzüğün sadece bir yüzük olması gibi. Ta ki birine ait oluncaya kadar... Yüzük gibi nesnelere yüklenen anlamlar artık çok bilindik. Ben ayakkabı ve terliklerden söz etmek istiyorum. Annesinin ölümünden sonra onun terliklerini öpen birinden bahseden bir şiirin o kısmını okurken hala gözlerim dolar. Hem de her seferinde. (Daha sonra buraya da yazarım o şiiri.)

Evlerin içinde ayakkabıyla dolaşılmayan bir kültürden geldiğim için ev terliği çok önemlidir benim için. (Evdeyken, dışarıda giyilen ayakkabılarla takılanların daha üst sosyo-kültürel bir gruba ait oldukları gibi bir izlenim var. Gerçekten daha kolay olduğunu düşündükleri için giyenler dışında, bence bu saçma bir batı özentiliği. Sokakları ne kadar cillop gibi olsa da -ki sokak bu, ne kadar olabilir- yatıncaya kadar aynı ayakkabılarla dolaşmak pis bir alışkanlık. Koltuk altlarını almamalarına özenmek gibi bir şey bu.) Benim için de, özellikle annemin terliklerinin ayrı bir yeri vardır hayatımda. Annem bir terliği senelerce giyer. (Hepsi de mutlaka Ceyo'dur ayaklarda sorun çıkmasın diye.) Bu yüzden, o terliği görmek benim için annemi görmek gibidir. Eğer okuldan eve geldiğimde terlikler sahipsizce merdivenin kenarında duruyorsa bilirim ki annem evde değildir. Çünkü annem ve terliği, bizim ev sınırları içerisinde asla birbirinden ayrı olmaz. Annem uzak bir yerlere gittiğinde, onun boş kalmış terliğini gördüğümde daha bir çok özlerim onu. Belki de o şiir bu yüzden beni bu kadar etkiliyor, çünkü çok gerçeğe yakın benim için.

Son on gündür vaktim ayakkabı hakkında en fazla bilgiyi öğrenmeye çalışmakla geçiyor. Şimdiye kadar ayakkabı yapımını anlatan bir sürü kitap okudum ve fabrikayı, ar-ge'yi, orayı burayı gezdim. (Durmadan reklam hakkında konuşurken birden ayakkabıya dönmemin sebebi budur, kaptırdım yine.) Bugün nedense elim hep "ayakkabı kültürü"ne gidiyor. Bin yıllardır ayakkabıya yüklenen anlamı öğrendikçe ağzım açık kalıyor. Sonra dönüp, kendime, çevremdekilere bakııyorum. Herkes farkında olmasa da çok önemli bir anlamı var aykkabının. Bunları daha sonra anlatırım. Ama on dakika içinde tam 27 tane, içinde 'shoes' sözcüğü geçen şarkı buldum desem yeter sanırım. (Bu arada ablamın mail attığı, Nancy Sinatra'nın, daha sonradan Jessica Simpson'ın coverladığı These Boots are Made for Walkin' şarkısını dinlemenizi tavsiye ederim sayın evahalipisi.)

Biraz dağınık bir yazı oldu. Kafam da öyle olduğundandır. Kısa sürede sıfırdan başlayarak çok fazla şey öğrenmk, sonrasında bir kafa toparlamasını şart kılıyor. Bebeklerin salak gibi olmalarını hoş görmek gerek. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder