Bugün 16 Şubat cumartesi ve artık herkes kıştan sıkıldı.
Bildiğiniz gibi ben İzmir'in ılıman iliminden çıkıp da buralara yerleşmiş olsam da, bir süredir devam eden kuraklık sonrası (lütfen Deniz'in Hararettin başlıklı yazısını okuyunuz) ne zaman kar yağsa "eheeee ne güzel yağdı, kiki miki" gibisinden bir seviniyordum. Bu sabah uyandığımda refleksif olarak hemen gidip perdeyi araladım. (İşe gidilen sabahların alışkanlığı olan bu refleks sayesinde berfu kişisi o gün ne giymesi gerektiğine, şemsiye, bere, atkı gibi aksesuarlardan hangisini çantaya tıkması gerektiğine ve sanayi tipi bot mu topuklu ayakkabı mı giyeceğine karar veriyor. Berfu kişisinin neden havadurumu raporlarına hala güvenmediği bilinmiyor). İnceden bir kar yağışı vardı, güzel güzel. Üstümüzü giyinip de Batıkent'ten eve gelene kadar yolda aynen şunlar oldu: Batıkent'in arasokaklarından işlek caddesine çıktığımızda karın yerini sulusepken aldı. Oradan İstanbul yolu olarak bilinen yere çıktığımızda bu sefer yağmur yağdığını gördük. Beşevlere ulaştığımızda ise yağmur mağmur yoktu. Söyleyin efendim, aynı il sınırları içinde bile bu kadar varyasyon varken, hava durumu raporlarına nasıl güvenebilirsiniz?
Deniz geldiğinde, pencerelere bakıp "ya pencereler buğulu olunca kendimi sizin izmir'deki evinizde sandım" dedi. Ben de bu yüzden ara ara pencerelere bakarak aynı hissiyatın güvenli/huzurlu haline bırakmaya çalıştım kendimi. İzmir'de yapmur yağarken gök yarılıyor sanırsınız. Bu tip günlerde, bir fincan kahve yapıp pencere kenarında bir yere yerleşip sevdiğiniz bir kitabı yeniden okumaya başlamak yapılabilecek en iyi şeydir:)
Fakat Ankara'da yağmur da yok kar da. Kahvaltımızı kikirdeyerek, mutlu mutlu yedikten, benim işyerinde olanları anlatmam sonrası birlikte sinilenip, türk kahvelerimizi içtikten sonra sefkili kuzenler gitti. Yiyit yorgunmuş, spor mu yapmış ne, böyle tam kunil gibi olmuş:)
Ben de herkesler gittikten sonra o blog senin şu blog senin gezindim durdum. Pencerenin üstünde geceden kalan o buğu da kaybolmuş, İzmir hissiyatı falan kalmadı, Ankara bütün somut gerçeği ile önümde seriliyor.
Bildiğiniz gibi ben İzmir'in ılıman iliminden çıkıp da buralara yerleşmiş olsam da, bir süredir devam eden kuraklık sonrası (lütfen Deniz'in Hararettin başlıklı yazısını okuyunuz) ne zaman kar yağsa "eheeee ne güzel yağdı, kiki miki" gibisinden bir seviniyordum. Bu sabah uyandığımda refleksif olarak hemen gidip perdeyi araladım. (İşe gidilen sabahların alışkanlığı olan bu refleks sayesinde berfu kişisi o gün ne giymesi gerektiğine, şemsiye, bere, atkı gibi aksesuarlardan hangisini çantaya tıkması gerektiğine ve sanayi tipi bot mu topuklu ayakkabı mı giyeceğine karar veriyor. Berfu kişisinin neden havadurumu raporlarına hala güvenmediği bilinmiyor). İnceden bir kar yağışı vardı, güzel güzel. Üstümüzü giyinip de Batıkent'ten eve gelene kadar yolda aynen şunlar oldu: Batıkent'in arasokaklarından işlek caddesine çıktığımızda karın yerini sulusepken aldı. Oradan İstanbul yolu olarak bilinen yere çıktığımızda bu sefer yağmur yağdığını gördük. Beşevlere ulaştığımızda ise yağmur mağmur yoktu. Söyleyin efendim, aynı il sınırları içinde bile bu kadar varyasyon varken, hava durumu raporlarına nasıl güvenebilirsiniz?
Deniz geldiğinde, pencerelere bakıp "ya pencereler buğulu olunca kendimi sizin izmir'deki evinizde sandım" dedi. Ben de bu yüzden ara ara pencerelere bakarak aynı hissiyatın güvenli/huzurlu haline bırakmaya çalıştım kendimi. İzmir'de yapmur yağarken gök yarılıyor sanırsınız. Bu tip günlerde, bir fincan kahve yapıp pencere kenarında bir yere yerleşip sevdiğiniz bir kitabı yeniden okumaya başlamak yapılabilecek en iyi şeydir:)
Fakat Ankara'da yağmur da yok kar da. Kahvaltımızı kikirdeyerek, mutlu mutlu yedikten, benim işyerinde olanları anlatmam sonrası birlikte sinilenip, türk kahvelerimizi içtikten sonra sefkili kuzenler gitti. Yiyit yorgunmuş, spor mu yapmış ne, böyle tam kunil gibi olmuş:)
kunil ne demek ayol?
YanıtlaSilBugün itibariyle İzmir'e de acayip (izmir'e göre tabi) kar yağdığını söylemeliyim Berfucanım, İzmir imajı da değişiyor yavaş yavaş :)
YanıtlaSilKunil, Berfu ve Yiğit arasında, duruma göre istediğin anlamı yükleyebildiğin çok sihirli sözcüktür bu arada Rabiş. Sokakta karşılaştıklarında birbirlerini "Kunil" diye çağırır mesela bu manyak kuzenler. :)
Rabişcim kunil demek böyle yerine göre "top gibi" yerine göre "mal", kimi zamanda "ebleh" anlamında kullandığımız bir kelime:)
YanıtlaSilBu arada İzmir'e ne zaman kar yağdı len? Ayrıca bu yazıyı yazmamdan hemen sonra Ankara'ya da delişmen bir kar yağdı. Bu vesileylen yazı da tam kunil gibi oldu:)