20 Mayıs 2008

Fiko'nun 3 Kadını

Baktım ki takip ettiğim bloglarda bu aralar güzel bir mim dolaşıyor. Kimse bendeniz düzensiz ve de hayırsız blog yazarını mimlemiyor, ben de kendimi mimledim. Aferin bana.

Takip edebildiğim kadarıyla Cevval Portakal'dan çıkıp Oky'ye varan bu mim, sonrasında Wykka, Merush Hanım gibi blogger leydileri bulmuş, çok da güzel etmiş. Ebelemeceye benzeyen bu çok sevdiğim mim oyununun şu anki ebesi kim bilmiyorum. Ben şu anda, sokakta top oynayan 12-13 yaşlarındaki çocuklara 'bana da atın, açığa çıktım ben' diye bağıran bir Fırat'ım.

Mimin adı, değerli bulduğun 3 kadın. Sanki aklımda buraya cuk diye oturacak 3 kadın varmış, bu 3 kadın hakkında da benim fevkalade bilgim varmış gibi başladım değil mi? Halbuki şu anda aklımda sadece annem var, gerçek. Hem mimlenmediğim halde meseleye ortadan atlamışım, hem de daha hiçbir şey düşünmemişim. Hıyarlık bu benim yaptığım. Berfu olsa da o yazsa keşke, zaten yazının sonunda Berfu'yu mimlemeyi düşünüyorum. O da Beyza'yı, Beyza da Yiğit'i mimledi mi, içe dönük ve agresif Evahalipisi olarak tam adımız çıkar.

Evet, düşünme süresi tamamlandı. Değişik bir değerli bulduğum 3 kadın yazısı yazmaya karar verdim. Gelmiş geçmiş en iyi dizilerden ilan ettiğim (otoriteyimdir ben) Süper Baba dizisindeki baş kahramanımız Fiko'nun, nam-ı diğer Süper Baba'nın 3 kadınından bahsedeceğim. Ama elbette, aralarında beni asıl etkileyen karakter olarak Elif'e ayrı bir yer ayırıyorum, kimse kıskanmasın.

İPEK, DENİZ ve ELİF

Malum, yaşla etkilenme oranı arasında ters orantı var. Süper Baba dizisinin ATV'de yayınlandığı dönem (1993- 1997) benim 10-14 yaşıma denk gelir. Bu nedenle, beni en çok etkileyen kadının, kurmaca bir karakter olması pek şaşırtıcı olmasa gerek.

Elif, gerçek hayatta üç çocuklu, yaşlı, dul, çirkin 'ama iyi adamdır' deyip geçebileceğimiz Süper Baba'mız Şevket Altuğ'un dizi boyunca edindiği çok güzel sevgililerinden sonuncusu idi. Fiko'nun hayatının en değerli 3 kadınından İpek (Jülide Kural) ve Deniz (Şevval Sam), tüm izleyicilere, Fiko'nun yanına yakıştıramayarak 'masal bu ya' dedirten cinsten güzel, daha da önemlisi farklı bir sosyo-ekonomik sınıftan idiler.

İpek bir kere kanka (Nihat- Sümer Tilmaç) kardeşiydi ve bizim Fiko'muz için fazlaca entel dantel soğukluğuna sahipti. Nihat'ın kardeşi olmasa çok da takılmayacağımız bir 'güzel'di. Zaten, o hepimizi salya sümük bırakan terkedişiyle (Fiko'nun, bir ağacın arkasından giden taksiyi izlerkenki bakışları) hepimizde, kendisine karşı intikam duyguları uyandırmıştır, yalan mı? Ben affetmemiştim hiç kendisini, kaldı ki benimseyeyim.

Deniz (Şevval Sam) ise, Alim'in (Eray Demirkol) Fransızca öğretmeni olarak diziye girdiği günden beri gerçeklikten uzak bir güzellikteydi benim için. Kültürlü, zengin amma mütevazı familyasından olduğunu yürüyüşü bile çaktırıyordu. Nitekim sonunda hepsi doğru çıktı. Kültürlü ve zengin olmasının yanı sıra, çok da güzel olduğu için zengin ve psikopat bir belalısı (Kürşat Alnıaçık) vardı. Tabi film gibi de bir hayatı... Neyse, kendisinin sayesinde, şu anda yayınlanan birçok yerli dizinin aksine, hakikaten oldukça iyi kurgulanmış bir pazıl çözmeye çalıştık haftalarca, hatırladınız mı? Yok o kurşun kimden çıktı, nereye girdi... Deli avukatımız (Bülent Emin Yarar ki kendisi Elif'in gerçek yaşamdaki kocası olur.) bilardo oynarken olayı çözmesi filan... Of, ne heyecandı be! Velhasıl kelam, o zamanlar her ne kadar ayılıp bayılsam, "ben de İstanbul'a gidip kendime eski bir kiralık konak tutacağım" (öğretmen maaşıyla tuttu bir de o zaman, hadi len dedik) desem de, Deniz, kendimi yerine koyacağım bir karakter olamadı.

Serseri ruh denen şey o yaşlarda içime girmiş olacak ki Elif (Bennu Yıldırımlar), benim bütün bir ergenlik dönemim boyunca kıyafetlerinden davranışlarına kadar en çok örnek aldığım kadındı kendime. Ergenlik, zaten ortalarda "röh" diye gezilen bir dönem olduğu için, tam üzerime de olmuştu hani. Tiril tiril eteğin altına giydiği sanayi tipi botları, uzun kolları parmaklarının ucuna kadar inen bol kazakları, oradan buradan kafaya tutuşturulmuş dağınık saçları vardı Elif'in. Yeğeni Zeytin'e geceleri anlattığı uyduruk masallarından, dobra konuşmalarına; hayatını kazanmak için yaptığı takılardan, geceleri arka sokaklarda cesurca takılmalarına, her şeyine hastaydım yahu. Hatırlarsanız Elif, çalıştığı müzik marketten CD'ler çalmış, sahibi de bunu yakalamıştı. Ama o sahip o kadar şerefsiz, Elif o kadar haklıydı ki (adam Elif'e yavşamış, Elif yüz vermeyince parasını vermeden kovmuş, Elif de parasını karşılayacak kadar CD'yi alıp kaçmıştı. CD denen şey o zamanlar çok pahalıydı bu arada.) diziye girdiği bu ilk olayından itibaren tutmuştum kendisini. Üniversiteye geldiğim ilk dönemlerde bile Elif'in bohem ama kesinlikle umursamaz olmayan hayatı vardı hep aklımda, itiraf etmeliyim.

Ve tabi aşka, aşkın özgürlüğüne bakışı. Bir gece sokakta 'hadi sevişelim' diye tutturması, ehe. Burada, Fiko'yla aralarında geçen (teknede) bir diyaloğu ekleyeyim, başka da bir şey yazmayayım artık:

ELİF: Eğer sen istersen yani bana gitme dersen, kal dersen kalırım,gitmem...Seni seviyorum...
FİKO: Neden Elif, söyle bana neden?
ELİF: Ne neden?
FİKO: Neden beni sevdin? Gençsin,çekicisin, çevrende bir yığın delikanlı var. Bende ne buldun? Yani ne buldun bu Çengelköylü'de? Ailesinin dertlerine zor yetişen, üç çocuklu, kırkını devirmiş öylesine biri... Ne buldun, bunu açıkla bana?
ELİF: Açıklayayım ha..?
FİKO: Evet bir neden göster
ELİF: Sen nedenlerle bozmuşsun oğlum! Seni sevmem için bir neden göster? Beni sevmen için bir neden göster? Sen hayatı ne sanıyorsun ya? Mantık dersi mi, yoksa Fizik mi? Hayatında duygunun yeri yok mu hiç? Her şey akıl mı? Aslında senin aklından da şüpheliyim. Çünkü anlamıyorsun, hiç bir şey girmiyor kafana. Nedenmiş... Pekala sana bin taneneden sayıcam. Bakalım anlayabilecek misin? Seni sevdim; çünkü mesela o çocukların babası olduğun için, ya da Yakup Çavuş'un torunu olduğun için, Nihat'ın arkadaşı olduğun için. Çünkü Zeytin seni deli gibi seviyor. Celal'in güvendiği tek arkadaşısın. Böyle olduğun için sen olduğun için! Ama belki de ben aptalım onun için. Neden diye sorma artık. Bu böyle, ya kabul et ya reddet! Bencil ol bunu becerebilir misin?
FİKO: Elif, Elif böyle konuşma..!
ELİF: Seni mutlu ederim hayatımızı yaşarız. Gezeriz,eğleniriz,sevişiriz. Sırf bunları düşün.
FİKO: Elif!
ELİF: Var mısın?
FİKO: Elif sus artık!
ELİF: İstiyorsun. İçin gidiyor ama söylemeye korkuyorsun. Çok istiyorsun.
FİKO: İstemiyorum, kapa çeneni istemiyorum!.
ELİF: Neden? Şimdi de sen söyle neden?
FİKO: Yapamam işte...
ELİF: Neden!?
FİKO: Yapamam, doğru değil!
ELİF: Neden!? Neden!?
FİKO: Herife bak derler. Kızı yaşında biriyle derler.Utanmıyor derler! Ne derlerse desinler!
FİKO: Bak bana, kendine bak. Bizi biribirimize yakıştıramazlar. Arkamızdan laf ederler. Senin için de laf ederler!
ELİF: Çok da umrumdaydı!
FİKO: Ama benim umurumda. Ben katlanamam, gelemem böyle işlere!
ELİF: Elalem ne der, elalem ne der! Hep bu soruyla mı yaşıyacaksın? Tamam başkaları bu kadar önemliyse çekip gideriz buralardan. Yeni bir yer, yeni bir hayat...
FİKO: Ya ailem, ya çocuklar?
ELİF: Ya tutkular ya istekler? Bak bana! Bedenim seni istiyor, senin için ölüyor. Sen de benim için geberiyorsun ama söyleyemiyorsun, korkaksın! Aşk diye bir şey yok mu?
FİKO: Aşk biter Elif! Uzun sürmez, bir gün biter..!
ELİF: Delirtme beni be! Lafa bak! Aşkm biter diyor. Biterse biter! Bitmezse bitmez. Bir defacık, tek bir defacık kapıp koyver kendini. Ne olur? Ölür müsün? Hadi, hadi, hadi!! Kır artık şu zincirlerini!
FİKO: Yapamam...
ELİF: Ne?
FİKO: Yapamam.
ELİF: Neden!?
FİKO: Yapamam işte!
ELİF: Neden be adam! Neden!?
FİKO: Yapamam, yapamam, yapamam...!
ELİF: Sen düşündüğümden de feci durumdasın. Umutsuz vak'asın. Tamam kal burada; mahalleni bekle. Herkese gülümse. Etrafa iyilik saç. Kimse hakkında dedikodu yapmasın. Hep iyi şeyler söylesinler. Herkes seni sevsin. Hatta günün birinde Ethem Dede gibi sana da bir türbe yapsınlar: Süper Baba hazretleri! Hıh!... Hoşçakal Fikret. Artık bir daha beni görmeyeceksin... (Elif Gider)
FİKO: Bilmiyorsun. Asıl sen bir şey bilmiyorsun. Hiçbir şey bilmiyorsun! Sen ne sanıyorsun? Ben istemiyor muyum sanıyosun!? Taştan mı yapıldım sanıyorsun!? Sevmiyor muyum!? Arzulamıyor muyum!? Vücudum senin vücudunu istemiyor mu sanıyosun!? Seviyorum seni, seviyorum işte! İstiyorum!!! Herşeyden çok istiyorum. Ama benim zincirlerim var. Ne yapayım, koparıp atamıyorum! Her yerim kuşatılmış. Üzerimde bin kiloluk bir yük var! Boğuluyorum ama sesim çıkmıyor! Bana ne derler? Benim için ne derler?? İçim acıyor Allah'ım! Allah'ım yüreğim kanıyor! Biri bana yardım etsin Allah'ım. Biri bana yardım etsin... Yapamam,yapamam...

5 yorum:

  1. denizcim yaaaa! beni teeeeeee nerelere götürdün sabah sabah.

    YanıtlaSil
  2. Yahu, sanki hiçbir sahnesini unutmamışım gibi, yazdıkça aklıma döküldü hepsi, sana da oldu mu Rabişim? Vay anasını!

    YanıtlaSil
  3. yahu olmaz mı denizim? hele son paragraf! "Vücudum senin vücudunu istemiyor mu sanıyosun!?" cumlesi beni cok delmisti, vay beah demistim vay beah, ergenlik iste:)
    başka hiçbişiy gonlumdeki süper baba'nin yerini alamazzzz, alamaz!
    :)

    YanıtlaSil
  4. bizim yaşlarımızda olup da "süper babayı sevmezdim ben hiç, peh!" diyen tipler ancak "küçükken jerry yerine tom'u tutardım ben, te o zamandan otoriteye karşıydım" diyen kadar inandırıcıdır. yemeyiz di mi? eline sağlık denizcim..

    YanıtlaSil
  5. Yemeyiz efenim tabi ki de!
    ATV'nin yedek kanalı Kanal 1 test yayınındayken Süper Baba'yı tekrar yayınlamaya başlamıştı. Ben o sırada İstanbul'da bir arkadaşımın evindeydim. Onun bozuk televizyonundan Süper Baba izleyeceğiz diye işi gücü bırakırdık valla. Öyle bir aşk :) 3-5 bölüm yayınlayıp bıraktırlar tabi, üzüldük.

    YanıtlaSil