12 Temmuz 2008

Filler ve Çimen ve Seyirci


Dünkü yazımda söylediğim gibi, dün akşam eve gidip Filler ve Çimen adlı filmi izledim. Hiç entel dantel kaygılara girmeden film hakkında söyleyeceğim tek söz şudur: Konusu itibariyle ilgi (ve ödül) çekici bir film olsa da, teknik olarak kusurlu bir film bence. Belki havamda değilimdir, paso telefon çaldığındandır filan diyeceğim ama değil. Derviş Zaim'in Çamur'unu bildiğim ve çok beğendiğim için yüksek beklentiyle başladımdandır belki diyebilirim ancak. Keza Tabutta Rövoşata da öyle. Aslına bakılırsa, bu tarz filmler birkaç ay sonra aklımda 'çok güzeldi' diye kalıyor. Çünkü konusu çok tanıdık ve içten, oyunculukları çok iyi oluyor. Bu yüzden, ayrıntıları unutmadan hemen sonrasında yazmam daha iyi olacak.

Sıpoylır olabilcek minik paragraf:
_________________________

O otelin sahibinin oğlu Devrim -hani diğer süpersonik oyuncular arasında yaptığı rol insanı ağlatacak cinsten kötü olan- eşcinsel miymiş? Sanem Çelik'le öpüştükleri o aradaki bir sahne ne alaka? Bu arada, sakat kalan çocuğun Sanem Çelik'in kardeşi mi yoksa sevgilisi mi olduğunu ancak, 'erkek kardeşi' için para yardımı istediği sahnede anladım. Hadi oteli korumak için teröristleri tutmalarına bir şey demiyorum, oraları kaçırdım galiba. Fakat Devrim'in adamın evini bastığı sonra da dayak yediği sahneye güldüm artık, bu ne len diye. Bir dayak atmayı öğrenemedik anasını satiim bile dedim. Ha, patlama sahnesi fena değildi. Hele ki, patlamadan sonra önde deniz, arkada yangın gösterilen birkaç karelik fotoğrafı çok beğendim. Ama, güzel olduğu düşünüldüğünden N. B. Ceylan misali üzerinde uzun uzun durulmuş görüntülerle aramız iyi değildi. Son sahne bile dahil bu duruma. Haluk Bilginer olsun, Ali Sürmeli olsun döktürüyorlardı yine elbette (ikisine de hastayım), ama oynadıkları karakterlerin üzerinde bir mallık var gibiydi, tam çözemedim. Ayrıca, 2000 yılında haber kanalları vahşet görüntülerini, kanları, kurşunları, cesetleri bu kadar kolay gösterebiliyorlar mıydı, yoksa film daha eski bir tarihi mi anlatıyor? Bilemiyorum. O dedektife (komiser) ise hiçbir şey diyemiyorum. Hem etrafındaki çember onu, filmin aklımızda iz bırakacak adamı yaptırmayacak kadar dardı; hem de karizması sıfıra yakındı. Amerikan aksiyon filmlerindeki zehir gibi dedektiflere alıştığımdan bu fazla gerçek gelmiştir belki.
_________________________

Tüm bunlara rağmen, evet, Filler ve Çimen'in izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hele ki bugünlerde. Keşke biraz da paralı bir yapımcıyla çekilmiş olsaydı diyor, yukarıdaki eleştirilerimi hep buna bağlıyorum. Çünkü konu itibariyle, görsel ve teknik tarafı daha üstün olması gereken bir film. Olmazsa, olmuyor.

Son olarak, Amerikalı Joseph eniştenin ilk izlediği Türk filmi Filler ve Çimen olmuş. Hiç fena değil demişti bana o zaman. Yorum yaparkenki bakış açısını merak ettim şimdi.