Nedir bu TED talks, yenilir mi içilir mi diye soracak olursanız, kusura bakmayın ne yenilir ne içilir. Bizim sülale olsaydı şimdi yemek içmek mevzu bahis olmadığı için “aman gene bizim kız saçma sapan konulara gark olmuş derlerdi. Zira onlara pekmez diyeceksin ya da ne bileyim elma, armut falan diyeceksin, pek bir neşelenirler. Neyse ki annemin 7 ceddinin (Deniz-Yiğit-Pınar abla dışarı) internet ilen işi yok da küfürü yemiyorum. Aaa bak şimdi aklıma ne geldi… Abimin nişanı nedeni ile Adana’ya gittik. Dayılarımdan biri ile bir konuşma geçti aramda. Buyrunuz:
Kara/Marsık Dayı: Şimdi sen siyaset okuyorsun ya seni televizyonlarda görebilecek miyiz?
Beyza: Tabi, dayı! (Niye tabi dedim bilmiyorum, Munzurluğum üstümdeydi)
Dayı: Yani bir 10 seneye falan?
Beyza: Yok 5 seneye çıkarım ben televizyona (sen rahat ol Nalan efekti)
Dayı: Böyle televizyona çıkıyorlar ülkeye verip veriştiriyorlar falan ya bir deli oluyorum öylelerine, bir şey bilmiyorlar. Bende küfrü basıyorum.
Beyza: Bana küfrü basmazsın artık, o kadar akrabayız
Dayı: Güzel şeyler konuş da basmayayım (Bu da akıllı insan cevabı. Benim sus pus olduğum dakika)
Neyse halkımız insanı siyaset dedin mi her şeyi bildiğini düşünür. Ne bileyim Başbakan’ın Davos açılımından sonra da onu karşılamaya falan gider. Zaten öyle bir meslek seçmişim ki herkesin bir lafı var bilader. Bir de lafı olduğu gibi senin söylediklerine de küfür ederler yada "sende okumuşsun sözde" gibi laf ederler. İşte tam bu noktada halkın genelinin farkında olmadığı hatta bizim camianın bile hafif addettiği konuları ele alan Ted Konferansları ufkumu bir nebze daha açtı.

Diğer bir konuşma ise 2009 TED Prize’ı kazanmış Sylvia Earle. İşte konuşması... Kendisi pek nev-i şahsına münhasır bir insan. Ninni gibi bir ses ile dünyanın içine nasıl ettik konulu konuşmasında hala umudun olduğunu ve denizdeki canlıları korumamız gerektiğini söylüyor. İnanır mısın denizdeki büyük balıkların %90’ını çoktan yemiş bitirmişiz. Sanırım benim sülalem gibi zibilyon sülale mevcut dünyada. Ne diye koruyayım olum denizi diyorsan soluduğun oksijenin nereden geldiğine bir bak diyorum sana. Başka da bir şey demiyorum (Sylvia Earle’den öğrendiğimi de hemen burada satıyorum böylece… Ayrıca sinirlenince sizi bizi bırakıp sen ben diye konuştuğuma da dikkat ettiniz sanırsam).
Üşenmeyip 20 dakikanızı ayırıverirseniz sizde bu enfes konuşmalardan yararlanabilirsiniz kuzum...
*Community kelimesinin Türkçe karşılığında sözlük vari yerlerden: ahali, cemiyet ya da cemaat kelimeleri çıkınca biraz gülümsedim. Aslında Ted Ahalisi yazmak vardı ama yazının ağırlığı gider maazallah diye vazgeçiverdim. (Community kelimesinin karşılığını arayan bir insan olmam ise ne kadar Türk olduğum ve Türkçe bilgisine sahip olduğumu da ortaya çıkardı bak şimdi. (tüh tüh vah vah)
* Ya şu word manyağı “uluslararası” kelimesini her seferinde ayırmıyor mu delü ediyor beni.. Ayırma kardeşim, o kelime bitişik yazılınca daha mutlu!).