23 Nisan 2009

İzmir'de İlk Gün

Ankara'da her şeyin üst üste gelmesi sonucunda evde huzurum kaçtı. Bunun üzerine ver elini İzmir. Eğer bir yer varsa insanın huzur dolabileceği orası ailesinin yanı olmalı sanırım.
Sabah eve kendi anahtarımla girdim. Aniş insanı sabah zili çalmayı sevmediğimi ve kendi anahtarımla eve girmekten haz aldığımı bildiği için kapıyı kilitlememiş (ve bu konuda kendisi ile konuşmamıştık tamamen spontene bir durum). Yavaşça anahtarı çevirdiğimde aldığım hazzı anlatamam. Sanki ana rahmine geri dönüş yapmış gibi bir his içerisindeydim. Neyse efendim ardından odama gittim. Yatağımın üstünde temiz nevresim takımı duruyordu, geçirilmemiş, bir eşortman ve üst de vardı ve bir de çorap. Tabi ben alla alla tamam nevresim takımını hazır etmiş şimdiden de bu çorap ne ola ki, çorapla mı yatmamı istiyor acaba diye ufaktan düşündüm. Bu arada çorabın üzerinde "rock chick" yazıyordu ki sabah sabah gülmekten kırıldım. Güzelce nevresim takımımı geçirdim ve biraz evi dolandım. Bu sırada babam anneme "çağatay niye bu kadar erken saatte kalktı, başı mı ağrıyo ki diye sormuş. Sonra da beyza hala gelmedi alla alla diye eklemiş." Ben en son yatağa girerken kapım açıldı. Önde annem süperto gri renkli pijama takımı giymiş ardından da babam. O kadar sessizmişim ki sonradan anlamışlar benim geldiğimi. Deli gibi sarılmaca hali vardı tabi üstümüzde. Ben annemin yanaklarını iki kere ısırdım sanırım. Babam ise bana sarılıp prensesim benim çok özledik seni dedi. Bunun ardından babama dönüp "baba bak çok şanslısın annemde yaşlanma namına hiçbir şey yok. Şuna bak ya çıtır gibi" dedim. Ve anneme ise "tabi sende şanslısın almışın dalyan gibi adamı" diyerek ikisini de mutlu ettim. Ama o anda aklıma ilk gelen sözler bunlardı. Anne ve babanın huzurla odaya girişi ve ikisinin de yüzünün gülmesi ne güzel bir şeymiş.
Sonra sonra...öğlen 12 de uyanıp mükemmel bir kahvaltı yaptık ailecek. Zİra biz ailecek uyuyangillerden geliriz. Tatil günleri deli gibi uyunur. Babam utanmasa kahvaltıyı yatağa istiyip sonra uykusuna devam edebilir mesela. Kahvaltıda Berfu'yu konuştuk bir süre. Evet Berfinos özledik seni!
Abi insanı artık işli güçlü bir zat olduğu ve bugünü tatil olduğu için "gel bakalım cüce senle biz bir çıkalım" dedi. Bir çıktık ki sormayın. Deli dana gibi dolandık durduk.
Palmiyeleri o kadar özlemişim ki... Deniz'i görmeyi özlediğimi söylemiyorum bile. Ama en çok geçmişimi özlemişim. Belki de hep ailemin yanında cam fanus içinde büyümeliydim ben.
Böyle bir gündü işte okurum, ballı böreğim.