24 Nisan 2009

Gizli Heyran ya da Şaşkın

Efendim, az sonra anlatacağım olayla birlikte, sürekli çiçek miçek alan, romantik komedi tadında bir hayat yaşayan bir blog gibi olacak burası. Zira Beyza'nın şu yazısından hemen sonra yazmış olacağım bunu. Olsun, tehlikeyi göze alıyorum. Hadi bakalım:

Dün bütün gün benim doğumgünümdü. Doğduğum günün 23 Nisan'a denk gelmesinden neredeyse ortaokul bitinceye kadar nefret etmiştim. Neden? Çünkü insanlar özel bir gün olduğundan mı yoksa beni çok sevdiklerin mi arıyorlar emin olamıyormuşum. Mantığa bak. Allahtan belli bir yaştan sonra insanın aklı başına devşiriyor da kurtuluyoruz. Neyse, ben sabahtan akşama kadar beni sevdiklerinden emin olduğum kişilerden telefonlar, tebrikler, canımlar cicimler aldım. Hopladım, zıpladım, şımardım.

Fakat, öğlene doğru enteresan bir durum oldu. Birkaç gün önce 'gelenleri niçün bana haber vermiyorsun güzel abicim' diye kızdığım güvenlik görevlisi, bana bir paket geldiğini bildirdi. Gelsin bakalım dedim. Elinde kocaman bir gül demetiyle bir adam geldi. Aslında geçenlerde Yaprak Dökümü'nde Leyla'dan görüp de bildiğim, ama sanki her gün çiçek aldığım için olayın raconunu biliyormuş gibi bir edayla adama bahşiş verdim. Hemen çiçeğin üzerindeki karta baktım. Şöyle yazıyordu:

Benim için her gün özelsin prenses. Doğum günün kutlu olsun!

İsim filan yok. Baktım www. Çiçek Sepeti .com adamı hala başımda bekliyor, bir şey imzalamam lazımmış. Hemen sordum:
"E, bunda isim yazmıyor, kim göndermiş?"
Babam göndermiş! Cık cık, ne bileyim kim göndermiş edası ile
"Bilemiyorum, ben yalnızca çiçeği getirmekla görevliyim."

Bir sürü kırmızı gül, iş yerindeki kadınların masamda birikmesine zaten yol açacakken, bir de kimden geldiğini bilmiyor olmam, üretimde çalışanların bile hadiseden haberdar olmasına sebep oldu tabi ki. Açıkçası, benim ilk aklıma gelen isimler Mami, ablam ve Duygu oldu; biri adı üstünde ablam, diğerleri de de facto kardeşlerim. Fakat, gizli mesaj uzmanı iş yeri kadınları dediler ki, kırmızı gülün anlamı pişt kanka, iyi ki doğdun len değildir, aşktır meşktir. Ayrıca güllerin adedi de önemli imiş. Saydılar 21 çıktı, bence karşı taraf da bu sayı önemini bilmiyor, hiç de gerek yok zaten.

Fotoğrafını çekip koymak isterdim, zira çok güzel görünüyorlar. Fakat gerekli ekipman yanımda değil maalesef, yukarıdakini siteden bulup ekledim, aynısı. Evet evet, çok hoşuma gitti, ne yalan söyleyeyim. Hiç kendimden ummazdım. Dışarıdan çok bidibidi, duygusal, birçok kez çiçek almış biri gibi görünüyorum galiba; fakat birkaç ay önce Mami'nin Melek'i karşılamak için gittiğinde ince düşünüp bana da alıverdiği çiçek ilk, bu da ikincisi vallah. Hiç bu kadar iyi hissettireceğini düşünmemiştim. Bundan sonra beni de bir çiçeğe tav olan kadınlar familyasına sokabilirsiniz.

Dünden beri önce şüphelendiklerime, sonra alakalı alakasız herkese "sen mi gönderdin len, gözünün yağını yiyim söyle" dedim. Herkes mahçup oldu, 'ay keşke ben gönderseydim ama değilim maalesef' dedi. Sanki çiçek göndermeyenlere trip atıyormuşum gibi oldu. Yani, 21 adet kırmızı gül iki saat içinde tam tersime uyacak bir kişi imajı çizdirdi bana. O yüzden artık bıraktım kim olduğunu düşünmeyi. Hem, yazdığı samimi mesajı tekrar okuyunca, adını yazmayı unutmuş şaşkın bir arkadaşım olduğunu düşünmeye başladım.

Eğer bloğumu takip ediyorsan, teşekkür ederim isimsiz kişi; her nerede yaşıyor veya yaşatılıyorsan. Beni biraz ibiş etmiş olsan da, inan ki çok mutlu oldum. Şimdi eve gidip bol bol romantik komedi izleyerek bu durumla ilgili çıkarım yapmam lazım.