7 Eylül 2009

Yiyit Haklı Olabilir mi Acaba? - Part 1



Şindi efendim, dün Anıtpark’ta düzenlenen Kardeş Türküler konserine gitmiş olan Deniz-Beyza-Yiyit üçgenine, Groningen’den ok gibi dalmak amacıyla (zira kıskandım kendilerini), açtım skype’ı gecenin bir köründe, kendilerine canlı yayınla bağlandım. Amacım Kardeş Türküler ne söyledi, halaybaşı oldunuz mu, perküsyoncu kız Diler ne güzel çalıyo di mi gibi sorular yöneltmekti. Ama konu daha oralara gelemeden bir şekilde Yiyit’in bu ara takıldığı bir hatuna geldi. Bir şekilde derken aslında direk oraya geldi. Malumunuz, gönül işleri mi Kardeş Türküler mi noktasında, öncelik gönül işlerindedir.

Şimdi Yiyit garibim yıllardır üç hatunun arasında, adeta maymunlar tarafından büyütülen adamlar gibi, değişik süreçlerden geçerek büyüdüğü için, bizi hem çok sever hem de biraz uyuz olur. Zira elimizde değil, çocuk ne zaman bir kızdan bahsetse, böyle bir görümcelenme havası hasıl olur bize. Ama saygıda da kusur etmemişizdir hiç. Misal dün Yiyit’in dokuz sene önce eve getirdiği kunil bir kıza ikramda kusur etmiycez diye Deniz’le ıspanaklı börek, çay, bal, kurabiye derken nasıl da kendimizi paraladığımızı hatırlayarak Yiyit’e dolu dolu küfrettik. Abak sabuk insanlarla muhattap etmiş bizi, ramazan mübarek gün, ağzımızı bozduk valla.

Neyse efendim, yeni manita da elinden her iş gelen, böyle baklava börek açabilen hanım kızımız tadında bir tip çıktı. Yiyit görmüş beğenmiş, bize tabi ki bok yemek düşer. Kızı alsın, elimizi öpmeye getirsin, direk bağrımıza basarız, sıkıntı olmaz diyordum fakat denyo Yiyit bu kızı anlatırken öyle bi laf etti ki üçümüz de donduk kaldık. Efendim neymiş, biz hayatta evlenemezmişiz, bir karnyarık bile yapamıyormuşuz daha, Deniz bunun pantolonunu ütelemiş de ütü çizgisini şeedememiş, fasulye yapmış da kıtır kıtır olmuşmuş, entel dantel takılıyormuşuz, erkek elinden iş gelen kadın istermiş de yok bilmemne. Elinin körüsü.

Tabi hemen hindi gibi “gulu gulu gulu gulu” diye üçümüz birden söylenmeye başladık. Yanımda olsa ben ramazan mamazan dinlemeden uçan tekmeyle dalmıştım zaten. Neyse ortam biraz durulunca - ki bu bizim “hadi beaaaa, biz ne yemek yapanlar gördük ki zaten yoktular”, “yemek yapmayı bilen ama ebleh bi kızla mutlu olacağını sanıyorsan yanılıyorsun dostum” ve en nihayetinde “bi kere biz gayet güzel yemek yapabiliyoruz” şeklindeki apartlarımızın sonrasına denk geliyor – Beyza şu soruyu yöneltti: “Yiyit, biz muhafazakar, böyle aşırı dindar falan bi tiple çıksak hoşuna gider miydi?” Tabi hepimiz “Hayır, hoşuma gitmez, ben eniştemle içebilmek isterim, o birlikteliğe maniğğ olurum” gibi bir cevap bekliyoruz, ama adam önce ağzını yaya yaya, katıla katıla güldü, sonra da “Yahu o adamlar size bakmaz bile” dedi. Böylece bizim ikinci “gulu gulu gulu gulu” seferimiz başladı. Ama nasıl bozulduk. Olm niye bakmazmış o adamlar bize? Esas biz onlara bakmayız. Üfff. Kim len o farazi adamlar zaten, neyi tartışıyoruz biz?

Yiyit konuşmasını “valla siz kesin evde kaldınız” diyerek sonlandırırken, ben her ne kadar dışımdan gulu gulu yapsam da içimden düşündüm ne yalan söyliiim: “Yiyit haklı olabilir mi acaba?”

Bir dahaki yazı: “Babam bizim neden şimdiye kadar evlenemediğimizi çözdü”.



Resim: Karnıyarık