12 Eylül 2009

Yurt Hayatı Dedikleri

(Bu oda benimki değil. Benim odam daha çok tımarhane havası katan ya da alkol tedavisi için bir odada kalıyormuşsunuz gibi hissettiren bi yer. Hatta duvaarın en köşesine geçip dizlerimi gögsüme kadar çekerek arkaya ve öne sallanma hissi veren bir yer benim odam. Tamam abarttım.)

Dün gece Bilkent’e taşındım. Advisör sıfatı ile buradaki “heyoo lise bitti, artık sapıtabiliriz” diyen gençlere bir Fransız mürebbiye’ymişcesine “hayır arkadaşlar sapıtamazsınız… burası yurt ve yurtlarda disiplin esastır” diye sesleneceğim. Ya da “la olum sabahtan beri lak lak, bi susun gari” de diyebilirim. (Henüz diğer advisör gelmedi, o yüzden bol keseden sallıyorum) Ama garip bir duyguymuş yurda çıkmak. Kızlar 18-19 yaşında ve sen onların başında disiplin amirisin. Benden ne amir olur ya?

Bana kalsa yurtlar karışık olmalı ve kızlarımız bir erkeği boxer’la görmeye alışmalıdır. Ancak onlar dün gece bir yandaki yurdun erkekleri ile gitar eşliğinde halay falan çektiler. Boxer’la görmek de neymiş? Bu söylediklerimi aşağıda duran “aşırı milliyetçi” F. Abla duysa beni yurttan attırmak için elinden geleni yapar. Ben aşırı milliyetçi mi dedim kendisi için, ha evet… Kendisini tarif ederken “benim de kötü huylarım var aslında… Ben de aşırı milliyetçiyim” dedi F. Ablam. Gözümün nuru, sonra da Pascal adında bir Fransız öğrenci ile ne de iyi anlaştığını anlattı. Abla hani milliyetçiydin dediğimde de gözlerini bir bu yana bir diğer yana devirerek orası öyle ama işte falan yaptı. O sırada göz hareketleri ile dudak hareketlerini görmeniz gerekirdi. Kendisi ile muhabbetim ise şöyle ortaya çıktı. Ben yengeç gibi iki katı zıp zıp zıplayarak aşağıdaki banklardan birine oturacaktım ancak F. Abla’nın önünden geçerken “bak bi… bi bakkk” şeklinde bir cümle duydum. “buyur abla” dedim. “2009 nasıl söylenir İngilizce’de?” dedi. Şöyle bir ablaklaştım. Kadın acaba beni hazırlıklardan biri mi sandı da bilgimi ölçüyor diye de düşündüm. Sonra daha ben söylemeden kendisi atladı: “tu tasund en nayn” di mi? Evet abla aynen öyle dedim. Durdu zaten kendisinin söylemeyi bildiğini ama bir türlü tasund yazamadığını söyledi. Ben de ulen ben 17-18 yaşların advisörü olmayacak mıydım bu yurtta? Ablalara da yardım mı edicem diye düşündüm. Yok düşünmedim aslında. Heyecanlandım F. Abla bana bu soruyu yöneltince. Gerçekten İngilizce mi çalışıyor yani bu kadın diye yanına gittim. Ayaklarımı hafif havaya kaldırıp onun oturduğu yerin arkasına doğru sarktım, evet İngilizce kitabı açılıydı önünde. Ben tabi dumur…

İşte konuşmanın uzaması ve kendini aşırı milliyetçi olarak tanıtması ardından da hukukçuları hiç sevmem demesi her şeye tuz biber oldu. Bir de kadın haz alıyordu bu tip konuşmaktan. “Valla kusura bakma baban hukukçuymuş ama yani geçen sene benim bir icra davam oldu (gözleri devirir bu sırada) ve avukat her ay dosyadan açma kapama parası aldı. Meğer her ay dosyanın açılıp kapanması gerekmiyormuş da. Böyle işte hukukçular!” F. Abla o adam avukat hukukçu değil. O adam üç kuruş için bunu yapar tabi, parayı öyle kazanıyor desem de yok valla hukukçu o da… Zaten hukuk da neymiş, ben inanmıyorum hukuka. Hukuk yoktur adalet vardır gibi laflar etti. Hatta bu son ettiği “hukuk yoktur adalet vardır” lafı sanki bir filmden aşırma ya da bir yerden alıntı gibi duruyordu ama üstelemedim. O konuşmaya devam ederken de hukuk ve adalet kavramları üzerinde düşündüm biraz. Gerçi o sırada gene kendisi “bir Allah’a hesap verilir. Sen oruç tutuyor musun bakayım?” dedi. Aldım arkadaşlar başıma belayı… Hayırlara vesile olsun…

Ya bir de denk geldi ikidir gece bu kadın duruyor. Gece 12.3o dan sonra kapıyı kitliyor falan. Hafta sonları da gece 2 de kitleniyormuş. Dönemlik 15 gün yurt dışında raporsuz kalma hakkım varmış. (Gerçi bu doldurduğum form 17-18 yaş hazırlıkların oldurduğu form ile aynı.) Ya bir gidin allahasen! Anneme bu kadar hesap vermiyorum ben.