9 Eylül 2009

Part II- Babam bizim neden şimdiye kadar evlenemediğimizi çözdü


Bu yaz İzmir’e gittiğim ilk gece yemekten sonra erkek kardeş Çağatay’la “hadi Bostanlı’da bi bira içelim” diye dışarı çıkmaya karar verdik. Ben giyindim geldim, gittim salonda televizyon izleyen babamı öptüm, “hadi hazırım” dedim bizim oğlana. Bunun gözler bi belerdi böyle. Kendisi kazak erkeğidir zira, böyle bi belertir bazen gözleri. “Abla ne bu hal yaaa, böyle mi çıkcaksın dışarıya. Hayatta olmaz, git başka bişi giy ya da üstüne hırka mırka bişi al” dedi. Kıyafeti açık bulmuş beyefendi. Ben ama acaip inatımdır böyle konularda “hadi len” dedim kendisine. Fakat diretti. Olm sen benden küçüksün, ne diretiyosun? Ablaya kalkan eller kırılır, otur len yerine di mi? Yok “vır vır vır, herkes dönüp dönüp bakarsa rahatsız olurmuş da bilmemneymiş de”. Yahu millet nie bana baksın. Bostanlı’da kızlar kıçlarında şortla geziyorlar taş gibi. Ben erkek olsam ne bana bakcam, direk onlara bakarım. Dediysem de bizim tartışma uzadı.

Bu vesileyle babam “Ciddi birşey var herhal. Eşşek kadar oldular fakat Beşiktaş'ın transfer haberlerini de bi ağız tadıylan izletmiyorlar” diye düşünüp yanımıza geldi. Çağatay konuyu kendisine “aplam ne biçim giyinmiş ya baksana” şeklinde aktarınca, az önce kendisini öperken bana hiç bişi dememiş olan babam “kızım, kardeşin haklı. Bu bluz açık değil mi?” diyiverdi. Alllam yaleppim, ben de bir şaşkınlık. Zira böyle şeyler duymaya alışık değiliz. Len n’olmuş babama, kardeşime? Benim orda iyice nevrim dönünce tabi başladım söylenmeye ve en sonunda “valla ister gel ister gelme, ben böyle çıkıyorum oğlum” diyip asansöre seğirttim. Çağatay n’apsın, geldi tabi arkamdan.

Fakat bu olay akabinde şöyle bişi olmuş biz çıktıktan sonra. Annemden duydum. Babam derin bir “offffff” çekmiş. Sonra anneme dönmüş “hanım, bizim kızlar bu gidişle hayatta evlenemez. Şu hale bak. Bunlar kesin damada da (hipotetik damattan bahsediyor) böyle yaparlar. Oğlan onu giyme dese sana ne derler, şuraya gitme dese bana ne gitcem derler. Sürekli didişirler çocukla. İnatçı bunlar. Hadi hayırlısı”.

Babam içlenmiş resmen. Üstelik bi de elin oğlunu (nerde olduğu/kim olduğu belli olmayan) savunuyor. Yahu babacım sen karışmamışsın bu yaşıma kadar, elin oğlu karışsa iyi mi?

Ama gördüğünüz gibi Yiyit bir babam iki, bizim hayatta da evlenemeyeceğimizi düşünenler çoğalıyor.

Bir dahaki yazı: “Leman Teyze, Tülay Yenge ve Nazmi Dayı’mın bizim hala evlenmemiş olmamıza yaklaşımları” (Tez başlığı gibi oldu ama bir yerde hakikaten “case study” olarak düşünebilirsiniz).

Fotoğraf: Bostanlı sahil