21 Kasım 2009

Günün Okuması #3 - Domuz Gribi

Son zamanlarda Domuz Gribi denen hastalık dolayısıyla yaşanan panik ortamı içinde, benim düşüncelerimi de yansıtan "Korku Tüccarlığı Reloaded" adlı Enver Gülşen yazısını paylaşayım. Manzaranın sadece Türkiye'de değil, dünyada böyle olduğunu eklemek isterim. Lanse edildiğinden çok daha az tehlikeli olduğu aşikar bir salgına -hükümet ve medya tarafından- buldumcuk gibi atlayarak bu konuda halkı paniğe sürüklemenin dünyada mütemadiyen uygulanan bir politika olduğunu biliyoruz. Ankara metrolarında, otobüslerinde maskeli insanlar gördükçe hep bu aklıma geliyor. Hayır, bir gün gerçekten 'gerçek' bir salgın türeyecek ve biz inanmayacağız, o olacak.

Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz, ben yine birkaç alıntı yapacağım:

Domuz gribinin tüm dünyada salgın haline gelmesi ile birlikte, sokaktaki vatandaşlar olarak hepimizin kafası karışık. Bir taraftan gelen aşının güvenli olup olmadığı tartışmaları, öte taraftan ölen kişilerin sayısının Sağlık Bakanlığı tarafından adeta çetele tutularak insanların gözüne sokulması, domuz gribi ile ilgili tartışmaların çok boyutlu düşünülmesi gerektiğini ima ediyor.

(...)
Son yıllarda her yıl yeni bir salgın korkusuyla baş başa bırakıldığımızı hepimiz hatırlıyoruzdur. Sars hastalığından artık ne zaman öleceğiz diye gün sayarken, sars gitti kuş gribi gündemimize konuverdi. Tabii arada daha “yerel” olan kırım kongo kanamalı ateşli kene salgınlarını saymıyorum bile… Kuş gribi salgınında olan milyonlarca zavallı kuşa oldu. Bu salgın korkularını, adeta, hemen yarın hepimiz ölecekmişiz gibi yayanların arka planında, bu korkuların parsasını toplayan küresel aktörler olduğunu görmemiz uzun sürmedi. Evet, sadece tamiflu adı verilen ilacın satışından milyar dolarlar kazanmıştı kimileri…

Son haftalarda domuz gribi ile ilgili haberlere ve bu haberlerin resmi merciler aracılığıyla büyük bir korku mekanizmasına döndürülmesine hayretle bakıyorum. Sağlık Bakanı, adeta devletin en yetkili kişisi ağzıyla büyük bir korku pompalıyor ülkeye. Evet, gerçekten bir salgın olabilir. Ancak, sonuçta bu bir grip salgınıdır ve insanları bu derece büyük paniğe ve paranoyaya sevk etmeye Sağlık Bakanı dahi olsa kimsenin hakkı yoktur. Her gün çetele tutar gibi domuz gribinden ölenlerin sayısını vermenin insanlara, korkuya sevk ederek onların dengelerini bozmaktan fazla ne faydası olabilir merak ediyorum. Ve bu korku tüccarlığında, 40 milyon doz aşı sipariş etmiş bir Sağlık Bakanlığı’nın “yaptığımız şey doğru değilse bunun hesabını nasıl veririz” panik havasının etkili olduğunu düşünüyorum.

Sağlık Bakanlığı yetkilileri eminim doğru bildiklerini yapıyorlardır. Bu konuda diyebilecek çok fazla bir şeyimiz olamaz. Ancak, eğer bir ülke, Sağlık Bakanlığı aracılığıyla adeta bir korku ülkesi haline getirilmek isteniyorsa; ölüm oranı 1000′de 1, hatta 2000′de 1 kadar küçük olan bir hastalık, adeta her rastlayanı öldürecekmiş gibi bir tonlama ile sunuluyorsa burada art niyet olmasa da, basiretsizlik bulurum. Açıkçası Sağlık Bakanı Recep Akdağ televizyona her çıktığında artık söylediklerinden ziyade onun psikolojisine odaklanır oldum. Bana sanki salgının ve ölüm riskinin abartıldığı iddialarına ve bu yönde aldığı eleştirilere karşı, ne pahasına olursa olsun kendileri haklı çıksın diye uğraşan bir kişi izlenimi veriyor Sn. Akdağ. Açık söyleyeyim, bu psikoloji benim Sağlık Bakanı’na güvenmemi engelliyor. Bereket ki Sağlık Bakanlığının bütün eyyamcılığına karşın, Başbakan farklı ve daha sakin bir ses olarak yer alabildi Hükümet içinde.

Buradan Sağlık Bakanı Sn. Recep Akdağ’a sesleniyorum: Sn. Akdağ; anlıyoruz işinizi bütün ciddiyetiyle yapıyorsunuz. Anlıyoruz domuz gribi salgınını da ciddiye alıp büyük kayıplar olmadan engellemek istiyorsunuz. Ancak bir vatandaş olarak, bu mücadelenin yolunun sizin söylemlerinizle tezat oluşturduğunu düşünüyorum. Halkı, dışarı çıkamayacak, ya da yanında hapşıran bir insanı otobüsten atacak hale getirecek kadar paranoyak hale getirerek, ölüm sayılarını her dakika güncelleyerek gözümüze sokarak, kapitalist zorbalığın ve rantiyeciliğin en azından söylemlerle suyuna giderek olmaz bu mücadele. Zira sizin söylemleriniz ardından domuz gribinden rant kapısı açan bir çok sektör türedi. Küresel olanlarını saymıyorum bile! Ben vatandaş Enver Gülşen olarak, domuz gribinden ölenlerin sayısının gazetelerde, televizyonlarda her gün güncellenerek gözümüze sokulması ve çoluk çocuğun dengesinin bozulmasının sorumluluğunu bir Bakan olarak alıp, buna bir dur demenizi talep ediyorum. Siz de bilirsiniz ki hiçbir veri bir başka veri ile karşılaştırılma imkanı olmadan anlamlı değildir. İlla ki ölenlerin sayılarını verecekseniz, mesela mevsimsel gripten, mesela kazadan, mesela sigaradan ölenlerin sayıları ile birlikte güncelleyip verin ki karşılaştırma yapabilelim. Yoksa tek başına bu bilgileri gözümüze sokmanız benim vatandaş Enver olarak size olan güvenimi artırmaktan ziyade azaltıyor.