17 Temmuz 2006

Rüyalar da olmasa...

Çok ilginç rüyalar görmeye devam ediyorum.
Önce şunu söyleyeyim. Evahalisi bilir, benim rüyalarım son 1-2 seneye kadar inanılmaz derecede sıkıcıydılar. Gündüz ne yaptıysam gece de onları görüyordum. Televizyon izlerken, kitap okurken, derste hocayı dinlerken vs. Aynı günü bir daha yaşıyordum yani. hem de uzak bir günü değil, hemen o günü! Berfu şöyle bir tespitte bulunmuştu bir ara. Hafızamın çok iyi olmasının sebebi her günü iki kere yaşamammış! Son zamanlarda neden her şeyi unutmaya başladığımı da açıklaıyor aslında :)

Son rüyam şöyleydi: Evimiz Beyrut'taymış ve İsrail işgali altındaymış. Evde ben ve hatırlamadığım üç kişi daha var. Evimizin üst katına İsrail ordusu üs kurmuş ve bizim evden çıkmamızı yasaklamışlar. Ama o akşam da Mehlika bize gelecekmiş. Biz ikinci kattayız. Pencereden Mehlika'ya ip sarkıtıyoruz. O sırada merdivenlerden askerlerin sesleri duyuluyor. Acsayip heyecanlanıyoruz. zaten bütün rüya boyunca çokj fena korkuyoruz. Neyse, Mehlika'ya git mit diyoruz sessizce, anlamıyor. O sırda bir tane İsrail askeri gelip Mehlika'yı kesiyor! Ben bir şekilde anne ve babama söylüyorum. Babam "dur ben bi gideyim, bana birşey yapamazlar" diyor ve Beyrut sokaklarında dolaşmaya başlıyor. Ona da bomba atıp öldürüyorlar. Biz bir daha evden çıkamıyoruz ve rüya bitiyor.

Sabah kalktığımda hala çok korkuyordum. Anneme babama anlattım rüyamı. 'ehe ehe' dediler. Annem her zamanki gibi 'kıçın açık yatmışsın' dedi:) Yani aslında, bir gün önce sabah kalkar kalkmaz 'annee, rüyamda evimize dağdan kurt iniyordu...' adlı rüyamı anlattığım için beni çok ciddiye almamaları normal.

Bakalım bu gece ne göreceğim? Merakla bekleyin, ısrarla isteyin, öpün.

4 yorum:

  1. neden rüyalar başlığına yazıyorum? çünkü güzeldir rüyalar... faq ne demek? hayatımda böyle her gün karşılaşıp utancımdan soramadığım öyle çok şey var ki? mesela leaflet ne demek hala tam bilmiyorum... matah bir şey olsa türkçesini söylerlerdi zaten... bir sürü de kısaltmalar var amerika'da okuyan cici abilerimiz ablalarımız kullanıyor... ben de bazen deadline diyorum ama yatmadan önce dilime eşek arısı sürüyorum... yalvaç neresi hakkaten? bir memleketim olmasına özenmişimdir hep... sorular sorular... yiğit şimdi senin kardeşin mi, kuzenin mi? öyle çok hareket ediyorsunuz ki takip etmekte zorlanıyorum... sen niye bizim ailemizi takip ediyorsun manyak mısın diye soracaklara da cevabım pek tatmin edici olmayacaktır... gerçi ben daha çok senin yazılarını takip ediyorum... reklam ajansları sanıldığı gibi yerler değiller... sanmak da düşündüğümüz kadar güçlü bir kavram değil... yukarıdaki bazı şeyler muallakta kalmış olabilir, benim memleketim sultanahmet... 500 yıldır buralardayım ben bir 50 yıl falan daha kalırım herhalde... maçka yolunu sevmiyorum artık ama bu da ayrı bir maraz konusu... tatil mi umrumda değil triplerim geri tepti, güneş yüzü görmeli ve başka hiçbir şey düşünmemeliyim... fazla şey düşündüğüm de söylenemez aslında... sadece düşündüğüm zaman olduğunu biliyorum ve belki de korkuyorum biraz bundan... bu da buffy tarzı bir cümle oldu ama ben en çok angel'ı severdim... ve elbette seinfeld... tarihin gelmiş geçmiş en güzel dizisi,,, cumartesi günü, mini buzdolabı ararken yolum arkadaşa düştü ve 6 sene sonra bir üniversite sabahı kahvaltısı ettik...

    - abi bu buzdolabının kapısı vuruk!
    - güzel soğutur o...
    - kapı diyorum kapı?
    - kapısı açılıyor 2 yöne de evet.
    - değiştirebilir miyiz bu kapıyı?
    - sen istedikten sonra dağları bile yerinden oynatırız yiğenim...
    - bu cümleyi ben içimden kurdum sanırım?
    - nasıl da tanıdın hemen kendi kendini...
    son kalan paramla votka aldım, son kalan aklımla buraya yazdım... yani bu demek oluyor ki şu saat itibariyle hem işşiz hem parasızım...

    ailenizde fazladan bir yer var mı?

    YanıtlaSil
  2. Hmm, şöyle açıklayayım:
    Berfu ve Beyza kardeşler. Yiğit ve ben kardeşiz. Ama dördümüz bir araya gelince 'kuzenler' oluyoruz. Senelerce aynı evde kaldık. Şimdi Berfu ve Beyza beş dakika mesafede başka bir evde oturuyorlar. Ama biz hala ev ahalisiyiz. Doğduklarından bu yana hiç ayrılmayan, üstüne üstlük bir kere bile kavga etmemiş nadir topluluklardanız.

    Gezip duruyoruz. Ama bir sor niye? Yine böyle açıklayayım: Yiğit'in ve benim ortak anne-babamız Yalvaç'ta yaşıyor. Anneanne ve dede ise Akçakoca'da. Karabük'te de -artık pek gitmesek de- bir sülale mevcut. Tatillerse Alanya'da. Ben 4-5 ay kadar reklam yazarlığı eğitimi ve Kristal Elma stajı için İstanbul'da kaldım. Berfu ve Beyza'ya gelince. Onların anne-baba İzmir'de yaşıyor. Anneanne-dede de Karabük'te. Babaanne Safranbolu'da. Tatillerse genelde Fethiye'de. Beyza Erasmus'la 4 ay Almanya'daydı. Berfu'nunkilerse iş gezisi. Önce İskoçya'ydı şimdi Yunanistan.
    Ve hepimiz Ankara'dayız!

    Biz gezmeyelim de kim gezsin?

    Son aklımla buraya yazdım demişsin. Ama eminim anlattıklarımla karışacak kadarı hala mevcuttur. Votkanınsa çoktan bittiğine eminim :P

    Leaflet ne demek ola ki? FAQ demek SSS demek desem ne dersin? :)
    Agh, dilim!

    Eh, evahalipisinde yerin zaten var artık. Cavidan'ın yerine aldık seni:)

    YanıtlaSil
  3. frequently asking questions... tıpkı terminatör'de alternate power yazması gibi birden aklım geri geldi... sanırım aç kalma ihtimalimin de bunda katkısı büyük... gerçi ben akıllanmam; son param sandığım paranın son olmadığını anladıktan sonra hakiki son paramı masa tenisinde kaybettim... yarın kanyonda 4 kişiye 40 milyonluk dondurma ısmarlamak zorundayım... yuh be o ne biçim dondurma, altın mı yalatıyorlar adama dersen, sana iki kelime derim: haagen-dazs... amerika'nın dünyaya nasıl hükmettiğine süper bir cevap... anlamı olmayan ama iskandinavya ülkelerini dolayısıyla soğuk ve kaliteyi çağrıştıran bir kelimeyi dünya devi yapabiliyorlar... her neyse biz hala minikleri seviyoruz:)

    senin stajın bitti mi? ankara'ya mı döndün?

    votka dün bitti... yalnız yaşamak için eve çıktım şimdi yalnızlığımı unutmak için içiyorum:) galata kulesi de bir yere kadarmış:) ayrıca o evde hiç rüya göremiyorum ya...

    YanıtlaSil
  4. İnsanlar nasıl bu kadar duyarsız kalabiliyor?

    Gündüz Vassaf

    Radikal 23/07/2006

    Sorun İsrail'in Cenevre Konvansiyonu'nu bir kez daha çiğneyerek, sivil halkı öldürüp savaş suçu işlemesinden öte. Lübnan'da, evlerinden dışarı çıkamayanlar da katlediliyor, yollara dökülüp canlarını kurtarmak isteyenler de. ABD öncülüğünde uluslararası hukukun hiçe sayılmasına kaç ülkede, kaç kıtada, çoktan, alışmış, alıştırılmıştık. Sorun terörizmle baş etmek adına, devletlerin terörizmi meşrulaştırmasından, bir ülkenin insanlarını rehin almaktan da öte. Nazi işgali altında Danimarka'da, Yahudilerin sokakta dolaşırken kollarına sarı bant takmaları emredilince, ilk takanlardan biri, o zaman ben de Yahudi'yim diyen Danimarka kralı olmuştu. Ve şöyle bitiyordu Rahip Martin Niemoller'in vicdanı mirasımıza yerleşen o günlerdeki sözleri,
    "Yahudiler için geldiklerinde
    Sesimi çıkarmadım,
    Yahudi değildim.
    Benim için geldiklerinde
    Kimse kalmamıştı sesimi duyacak"
    Asıl sorun bizde. Sorun, evrensel ilkelerin, ahlakın evriminde, yüzyıllardır nice badireden geçip bugüne gelen bizlerin, Beyrut'ta olup biten önünde artık şaşırmayacak konuma gelmemizde, dünyamızda felaketlere, adaletsizliğe duyarsızlaşma noktasına getirilmemizde. Sorun, en azından infialimizi diri tutan çaresizliğimizi kabullenmek yerine, kim haklı kim haksız Tartışmalarımızın çarpık mantığında ahlak anlayışımızı yitirmemizde.
    Zekâ testlerinde "Batan gemide neden önce kadınlar ve çocuklar Kurtarılmalıdır?" sorusu vardır. Doğru cevabı geçersiz kılan, vicdanını yitirmiş bir toplumun bireyleri olma yolunda sürükleniyoruz. Çocuklar, kadınlar değil, kurtarılacak olan bizim insanlarımız diyor, aralarında gemi içindekilerle batsın diyen kimi Batılı devletler.
    Amerikalılar, İngilizler kaçıyor Beyrut'tan, Ruslar, Kanadalılar, kaçıyor, İtalyanlar, Fransızlar, İsveçliler, İsviçreliler... Yaşadıkları şehirden kaçıyorlar. Sevgililerini, sınıf arkadaşlarını, komşularını ölüme terkederek, onlarla vedalaşarak kaçıyorlar. Kaçanlar, yabancı oldukları için, yabancı pasaportları var diye kaçabiliyor. 'Yabancılar' Batılı. Sri Lankalı 60.000 temizlik işçisi kadın, makus kaderlerinin mahkûmu.
    İnsanın insana yaptığı vahşet karşısında günümüzde yabancı olmak, yabancılaşmak kurtarıyor insanı. Geride kalanlar katlediliyor. Beyrut Doğu sabrıyla, Doğu usuyla bekliyor. İnsan kalabilmenın nöbetini tutuyor. Bağdat olmamak için, Bağdatlaştırılmamak için direniyor. Tarihte zamanın hep mağdurdan yana olduğunun baş tanıklarından İsrail, kendi gücünün kurbanı mı olacak? Aklımda Rilke'nin dizesi, "Zaferlerden söz eden kim? Ayakta kalmaktır her şey."

    YanıtlaSil