23 Ağustos 2008

Şehriye Vakvakla ertesi gün


Şehriye Vakvak için o gün de her zaman ki günlerden biriydi. Üzerinde krem rengi, tül kadar ince bir gecelikle yatağın içinde bir beş dakika kıpırdandı. Güneş şehirde doğalı 3 saat 2 dakika olmuştu ve Şehriye Vakvak gene bir güne daha geç kaldığını düşündü. Yattığı yerden doğruldu, aynaya doğru yöneldi. Yüzünde bir gece önce ki olaylara dair tek bir belirti bile yoktu. Sanki ne verdiği demeci ne de bu demeci verdiren olayı hatırlıyordu. Hissizleşmişti ve vücudu kaskatı kesilmişti. Banyoya doğru yöneldi. Uzun zamandır yıkanmamasından dolayı tüyleri yan yatmış olan banyo paspasının bu sefer üzerine basmadan geçti. Acaba farkında olarak mı bu harekette bulunmuştu?- bunu Şehriye Vakvak da dâhil hiç kimse bilemezdi. Duşu alırken ellerini banyodaki duvara dayadı, yüzünde aynı ifade devam ediyordu. Bir sene içinde Erdal Pamukdiş’in Şehriye Vakvak’a gene fütursuzca yönelteceği bir soru ile Vakvak’ın yüzünde aynı donukluğu görecektik ancak buna daha çok vakit vardı.

Güneş şehre doğalı tam 3 saat 40 dakika olmuştu ve Şehriye Vakvak yavaş hareketlerle bornozuna sarıldı. Banyodaki aynanın buğu ile kaplanması yüzünden Vakvak’ın banyo sonrası nasıl bir ruh hali içinde olduğunu çıkarmak güçtü. Üzerine sarıldığı içi pamuklu bornozunu çıkarmadan mutfağa gitti. Büyük bir kahve fincanını eline aldı ve içine müsliyi doldurdu, üstüne ise yoğurdu yerleştirdi. Buzdolabını açtı ve Fransız yapımı katkı maddesi olmayan şekersiz marmelât kıvamındaki reçeli çıkardı, fincanın üzerine tam kararında koydu. Her zaman ki gibi sağ ve sol köşelere iki adet vişne yerleştirdi. Kapıdan gazeteleri aldı, salondaki kırmızı koltuğuna oturdu. Yüzündeki donukluk kahvaltının verdiği mutlulukla eriyordu ki Erdal Pamukdiş’in haberini gördü. Gösteriye katılması muhtemel iki isme uzun uzun baktı. “Neden bu hale geldi?” diye kendi kendine mırıldandı. Telefonu eline aldı, çevireceği numarayı unutmuş gibi bir süre durdu. İşin aslı ise arayacağı kimsenin olmamasıydı. Oysa her gün kendisine gelen telefon sayısı en az 32’ydi. “Bu gece ağız kokusu yok” dedi kendi kendine. Aklından Salim geçti, “Yorucu bir geceydi” dedi ve yüzünde beliren arınmışlık hissine kendini bıraktı.

Güneş şehre doğalı Erdal Pamukdiş’in saatine göre 5 saat 42 dakika olmuştu. Telefonun başında Şehriye Vakvak’la yapacağı konuşmayı bekleyeli ise 7 saat. Erdal Pamukdiş’in yüzünde ilk defa umutsuzluk belirmişti. “Ne yapmalıyım?” diye söylendi kendi kendine ve beklemeye karar verdi.