19 Ocak 2009

19 Ocak'ta Ne Olmuştu?

Haftasonu, 19 Ocak'ın; yani Hrant Dink'in kaldırımın ortasında kafasına yediği bir kurşunla (bu nasıl bir onursuzluktur aklım almıyor) öldürüldüğü tarihin yaklaşması nedeniyle tüm kanallarda iki yıl önce yapılan Dink yürüyüşünün arşiv görüntüleri vardı. Yine boğazımda üzüntüden ve sinirden oluşma bir düğümle bu kalabalığı izlerken, birden üzücü bir şey fark ettim:

Bu dava da böyle kalacak, gözdağlarıyla üzerine toprak çekilecek, her geçen yıl anma için toplanan kalabalık seyrelecek. Hrank Dink de, bir Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi gibi, insanların aklında altı boş bir isim olarak kalacak.

Ortalama eğitimi ilkokul üçüncü sınıf (dört'ten terk) olan toplumumuzun, algı seviyesi ve tepkileri bakımından, gerçekten de dokuz yaşında bir çocuğa eşdeğer olduğunu düşünebiliriz. Böyle olunca, tam o yaşlardeyken okuduğum Şeker Portakalı (sanırım) kitabında, bir bölümün başında geçen bir söze gidiyor aklım. Bu durum için hem umutlu hem de tehlikeli bir söz:

Çocuk yüreği unutur, ama asla affetmez.


Bugün 19 Ocak. (Yıldırım Türker'in bügünün Radikal'indeki yazısı.)
Hrant için adalet için