18 Mart 2009

Kukla

  • Gün geçmiyor ki bünyeye içki sirayet etmesin. Eee ne demişler üç yerde duracaksın: köprülü kavşakta ve diğer hatırlayamadığım iki yerde daha...
  • Kuklalar kuklalar.. şirin yaratıklar
  • Delü kelimesini ağzıma pelesenkettim... Delü dememek için bir süre değnek lafına takılacağım, duyrula...
Bir insana "senden nefret ediyorum" lafını ne kadar rahat dersiniz? Valla bir rahat dersiniz, bir rahat dersiniz ki ben diyim...Yani o kadar rahatlık pek bir başa bela aslında... Olmayın siz benim gibi...Hele içmişseniz oyy oyy pek fena.. Bakın fotoğrafa ben nasıl didim... Solda gördüğünüz ördek ben oluyorum yanında duran yeşil yaratık ise senden nefret ediyorum dediğim kurbaa.
Dün gece diğer gecelerden farklı bir şey yapmadım ve içtim tabi ki. Gittim dart oynadım sonra... Ben bir dart oynarım bir dart oynarım dicem ama yemeyeceksiniz. Bir ara oklarımın fotoğrafıyla geleyim sizlere de inanın bari... Pek bi peşin yargılar gördüm seni okuyucu, neden içtin demeyecek misin? Deme sen de ananem gibi "Zıkkımın kökünü içesiceler" de. Ama: Bir günde iki üniversiteden red aldım... Yıkılma modu tabi... Peh Amerika sen beni istemiyosun ha ben seni heç istemem de diyemedim. Düşündüm en iyi bildiğim şeyi yapayım belki birilerini yenerim hesabı -ezik şahsiyet ben- dart oynamaya gittim...Yendim evet.. kaybettiğim de oldu tabi... Benden iyi oynayan bir zat-ı muhterem ezdi geçirdi valla.. Eee dedim ben köprülü kavşakta geçmeyeceksin diye kendime ama geçtik bir kere...

Gelelim mi kuklalara... gelelim... Bu fotoğraf biraz önce çekildi. Zira dün gece o kafayla bir de senden nefret ediyorum dediğim kişiye "du hele bakam sen bi, benim bi fotoğraf çekmem lazım. Bloğa koyacaadım da" diyemedim. O kadar da rahat değilim...Dartta yenilirken imdadıma senden nefret ediyorum dediğim kişi yetişti.. Tabi o sırada benim bunu söyleyeceğimden haberi yoktu, garibimin... Geldi ve bu yenildiğim zat-ı muhterem, yendiğim arkadaşı, ben ve senden nefret ediyorum kişisi Cezalı Kriket oynadık... Takım tabi tahmin edeceğiniz gibi belli.. Neyse ben tabi içmiş içmişim deli gibi... Eve geldik... Espresso ve Türk kahvesi ile ayılma aşamalarına girildi... Bu sırada kuklalar ortaya çıktı. İsimleri yok bu sefer... Düşünmedim... Konuşma konuşma üstüne... Ben işi ciddiye aldım.. saldırıyorum resmen... Bütün gün kötü haberler alınca insan biraz da başkaları üzülsün mü diyor acaba, yok demedim öyle... Hak da etmedi o.. Bak şimdi de ne ettim len ben moduna girdim... Kötü durumlar bunlar okuyucu, yapma sen böyle..Kukla gördün mü uzak dur, içindeki canavarın çıkmasına izin verme...
Ben "senden nefret ediyorum" sözümün üstüne bir de "asla senin gibi değilim ve olmadığım için de çok mutluyum.. Beş sene sonra kendine bakınca ne görüyosun ki" gibi cümlelerle kuklamı konuşturdum.. Bu sözlerin ardından Yeşil Kurbaa tabi ki prens'e dönüşmedi... Onun yerine sözlerime daha fazla dayanamayıp elindeki kuklayı masaya attı ve "yeter" dedi... Bu tam bir saat benim sözlerime katlandıktan sonra oldu. Sonra da önüne döndü, sustu...

Kuklalar her zaman mutlu haberler vermezmiş demek ki ... ve anladım ki bazı insanlar sadece kuklalar aracılığı ile konuşabiliyormuş... İlk defa dün gece bu kadar açık konuştuğum ve kurbaanın da bana açık bir şekilde sorduğu sorulara cevap veremediğim için anladım ki kukla olsan da bir yere kadar...

Kurbaa masanın üstüne atıldı evet ve yeter denildi ama yetmeyeceği belliydi...Susunca anladım ki aslında bendim açık konuşmayan... Senden nefret ediyorum dedim ama ne istiyosun benden be kadın vari sorulara cevap veremedim... Aynı Viki Kıristina Barselona'daki gibi: Ben hep ne istemediğimi biliyorum sanırım...

Güzel bir geceydi, bütün günahlarımı çıkardım... İçimdeki her düşünceyi söyledim ve kurbaa da söyledi... Yok yok prens'e dönüşmedi tabi.. O hala aynı yeşil kurbaa sanki pembe renkli kurbaa var da? Benim ki de lafın çoku!