4 Mayıs 2009

Aşk-ı Memnu Bize Ne Öğretti?

Yana yana bir ev ahalisinin birbirlerini kesmesini seyrettiğimiz bir Aşk-ı Memnu dizisi var biliyorsunuz. Bugün aşağıdaki şema Bernanım'ınkinden benim mail kutuma düşünce düşündüm, bu kapalı ortamda kısa paslaşmalar dizisi bize ne öğretti?

Mesaiye gidecekmiş, pencere seni bekliyormuş gibi sabahın köründe kalkıp, giyinip süslenip bütün gün uzun uzun camlardan bakıyorsan; evde Kıvanç Tatlıtuğ kişisi varken akşam topuklu terliklerinle babacık gibi bir adamı öpmelere kalmışsan; on beş yaşını kafeste kuş misali ev-okul-mersi boku diye yaşıyorken Kıvaç Tatlıtuğ gibi bir kuzenle aynı evde kalıyorsan; ev ve pencere dışındaki hayatta birazcık devinim olsun diye yaptığın tek şey bir yaraya merhem olmayan kötülükler yapıp ahaahaaha diye gülmekse; en heyecanlı aktiviten küçükhanıma piyano çaldırmak ve salonda sandalyeye tüneyip film izlemekse; azıcık da kendini şöyle bir bırakmıyor, rahat görünmese de kanepeye yayılıp göbeğini kaşımıyorsan ahanda hayatının haritası şöyle olur: