12 Haziran 2009

Ankara'da Bir Kurum: ODC-T

Geçenlerde Mudo'dan kırmızı babet aldım. Yukarıdakinden işte ve kendileri ayağımın her yerinden vurarak bana karşı olan haşin duygularını ortaya tüm çıplaklığı ile serdi. Gazete haberi olsa B.Ü (25), 5 yerinden vurularak kanlar içinde bırakıldı denilebilirdi. O kadar hazin durumum. Eve yürüyünceye kadar da anam ağladı.

Babetlerin Mudo'da fotoğrafı var mı diye bakarken ikinci el eşya satan sitelerden birinde buldum. 53 tl fiyat biçmiş hanfendi babete... İlla bir yerlerimden vursun ben razıyım, bir şey olmaz bana diyorsan hiç ordan alma, direk git Ankara Forum'a 30 tl'ye alırsın babeti. Gerçi eşek boyutları kalmış sadece. Benim gibi boycana cüce ama ayakcana dev gibiysen böyle oluyor işte. Bir de senelerdir ayağıma rahat ayakkabı dışında bir şey giymiyordum. Sevmem öyle vuran ayakkabıları falan ki en son ne zaman ayağımı bi ayakkabı vurdu diye de düşündüm hatırlayamadım. Dün'e kadar.

Barış'la Golden'a gidip dart attık geçenlerde. Yan masadaki Texsas'lı 7 erkekten 3'ü dönüşümlü olarak bizim biraların olduğu masaya kendi biralarını da koyarak muhabbet ettiler. 3 saat sonra olan olay Amerikalıların cockblock dedikleri mevzuydu. Cockblocker bilerek ve isteyerek arkadaşına çerme takaraktan yazdığı kızı elinden alma durumu, müdahale etme ihtiyacı falan gibi bir şey efendim. Cockblock da buna verilen isim. Şimdi bu 7 Texas'lı erkeğin 3'ü sıra ile birbirlerine bunu yaptılar, nasıl mı?

Ben masada oturuyorum, ama masa derken hani uzun sandalyelerin de konulabileceği ama ayakta da durulabilecek boyca uzun ve geniş masaları düşünün. Ben oturmuşum. Karşımda içlerinden bir tanesi mesaj atıyor (benim masamda, kendi masasında değil bak). Diğeri geldi, İngilizce "ohh my love, i miss you so much" şeklinde adamın yazdığı mesajı k.çından doğru okudu. Bende bu sırada güldüm. Gülmez olaydım. 3-4 saat boyunca o kadar baktılar ettiler, ağzımı açmamışım bir anlık aptallık. Neyse gülünce hemen atladı bu dalga geçen eleman: "Oh can you speak englishhh?". Hah! of course yani, sende sorduğun soru dedim bende.

Cockblock 1: He is texting his wife that is why I am making fun of it! (Bu sırada yandaki abi gözlüğü çıkarıp arkadaşına yanyan baktı.) Cockblocker'ın yaptığı durum yanındaki adamın evli olduğunu söyleyerek mevzuyu kendine çevirme çabası.
Ardından aynı zat Barış'a döndü ve
+"Are you her husband"
-No
+Then her boyfriend?
- (Barış bir anlık susma ve sonrasında) No, just friends
+So you are her "friend"??
-Yes, but I am asking her for 6 years and she is refusing me! (Cockblock 2, barış tarafından. Cockblocker Barış'nı yaptığı, "ayağını denk al, o kız benimle birlikte geldi, benimle gidecek, yazayım edeyim dersen topuk tabanımı yersin durumu)

Ama adam anlamadı mevzuyu. Ya da anladı ama uzatmaya devam etti. Geri çekilmedi. Yaşça da büyüktü ondan olmalı. Ardından masanın başına gelmiş olan ve içlerinden en yakışıklısı diyebileceğim ki kendisi içlerinde en genç olandı bir hamle ile bize döndü ve şöyle dedi:
+Sorry about John, he has couple of divorces that's why he is asking whether you guys are married. (Cockblock 3-- Nakout!!! Cockbloker 3'ün yaptığı: Sen John'la ilgilenme, o da kaç kere evlendi boşandı, adam olmaz ondan duruum) Ardından da John'un atış yapmak için karşımızdan gitmesi ile hemen karşımıza geldi ve Barış'la konuşmaya başladı.

Ben ise ulen içlerinde herkes baktı baktı, hşmuş ya bu dediğim kişinin umrunda değil tey yey diye düşündüm. Daha sonra Barış'ın dediğine göre o çocuk içlerinde en çekingen olduğu için benimle değil de Barış'la konuşmayı tercih etmiş. Tabi tabi.. Barış tabi kalktıktan sonra kendisini emasculate ettiğimi söyledi. Haklı sanırım, etmişimdir ama yaptığım bir şey yoktu, adamlar birbir masada bittiler. Kalkarken de Barış'a buraya sık gelir misiniz?" dediler. Barış'da hı hı hı hı diyerek kolumdan çekerek beni uzaklaştırdı. Sonra da söz verdirdi Golden'a bir daha gidecek olursam onu arayıp haber vereceğim konusunda.

Bu kişilere ne işiniz ver gubidikler Türkiye'de diye sordum. Amerikan ordusuna çalışıyorlarmış. Şimdi dicen ne alaka. Ankara'da bir yer varmış ciğerim bende yeni duydum. Hatta garip olanı bir company adına çalışıyoruz dedi içlerinden biri. Bende ne company'si ismi yok mu, sanki gizli diye dalga geçtim. Sanırım gerçekten söylemek istemiyormuş ismini. Ardından içlerinden diğer bir kişi isimin ve açılımını söyledi. İnternette sitelerini yeni buldum çünkü baya alt sıralarda çıkıyor. Bir kaç haber çıkmış sadece haklarında. Milliyetçi kardeşlerim kendilerinin Türkiye'yi mahvetmek için geldiği üzerine haberler yapmış. Bu yerin adı Office of Defense Cooperation-Turkey(ODC-T). Ayrıca bir company değil direk Department of Defense'e (DoD) bağlı olduğunu düşündüğüm bir yer çünkü internetteki linkleri dod kelimelerini içeriyor. Gözünü seveyim ajan olacakmışım da akademisyenlikle arada kaynamış.
Linklerindeki görev tanımları şu:

Mission: ODC Turkey is a joint command comprised of three directorates (Security Cooperation Directorate; Agreements and Operations Directorate; and Administration and Logistics Directorate) staffed by Army, Navy, and Air Force personnel. Our mission is to assist the Turkish Armed Forces modernize; increase cooperative weapons systems research, development and acquisition; support U.S. Forces and activities in Turkey; and, as possible, assist U.S. industries competing for sales of U.S. equipment. Additionally, we work to facilitate bi-lateral Turkish and American military operations on behalf of the U.S. European Command (EUCOM).

Bir kaç araştırmadan da sonra anladım ki bu adamlar burada yeni falan değil.1950'lerde Marshall yardımı adı altında alınan yardım sırasında gelmişler. Marshall yardımı ABD'nin AB ülkelerine ve Türkiye'ye İkinci Dünya Savaşından sonra getirdiği yardım ve iyileştirme amacı güden bir programdır. Şu an yaklaşık 200 kişi çalışıyormuş bu yerde. Bir de bizim askeri tesisin içindeymiş yerleri. Ondan sonra vay efendim ABD ile aramız kötü falan gibi lafları pek yiyeceğimi sanmıyorum. Biraz da araştırmak lazım, milliyetçi arkadaşların dediğine göre başka hiçbir ülkede yokmuş böyle bir oluşum. Sanmam, inanmıyorum kesin vardır.

Şimdi tek takıldığım nokta ise şu: Ulen ben güvenlik çalışıyorum, ulen ben Ankara'da yaşıyorum ve OCD-T diye bir yeri ilk defa duyuyorum. Haydin sövün benim güvenlik bilgime de engin ahkam kesmelerime de... Hak ediyorum zaar...

Bu yazıdan öğrenilmesi gereken şeyler:

  1. Mudo'dan aldığınız ayakkabılar can yakar, dikkat edile.
  2. Cockblock diye bir kavram var, kafanızda yer ede.
  3. ODC-T adlı yer gizli kapaklı bir yer değil sadece haklarında adam gibi haber yapılmamış ama içlerinde 10 tane Texas'lının olduğu artık biliniyor.
  4. Ankara'da tanımadığım yabancılar varmış, listeden bir kısmı daha silinmiş oldu.
  5. Amerikalılar bağırarak konuşmaktan haz alan insanlar. Dart oynarken yaptıkları gürültüden başımın ağrımamasına şaşıyorum... En son çıkarken "get out of my f.cking space" lafını duydum... Aha bende şimdi onlara aynısını diyorum "get out of my f.cking table you infidel". Ama tatlı insanlardı, muhabbet oldu ve bilgi donanması yaşadım.