21 Nisan 2009

Düzlükler

- En olması gereken baharı yaşıyoruz bence. Gündüz kuş sesleri, akşamüstü bastıran yağmurlar, toprak kokusu, gökkuşağı, elinde kalın paltosu ve üzerinde tişörtle gezen temkinli insanlar, ıslak çimen kokusu... Senelerdir böyle bahar yaşamayınca, eski bir dostuma kavuşmuş gibi oldum. Hele geçen sene neydi öyle? Baharı görmeden yaz gelip geçmişti.

- Geçtiğimiz yıl, her şeye olduğu gibi, yeni müzik keşfine de ara vermişim. Bu yıl, Beyza'nın direkt, Berfu'nun dolaylı, Mıhtar'ın olmazsa olmaz desteğiyle o güzel yollara tekrar girdim. Fakat, ara verdiğim bir yıl boyunca, farkında olmadan müzik zevkimin daha da inceldiğini, güzelleştiğini, evrildiğini gördüm. Lhasa de Sela'dan De Cara A La Pared (Duvara Karşı)* Cirque du Soleil'dan Nostalgie** iki gündür sürekli dinlediğim şarkılar arasında. Ayo, Coco Rosie, Jacques Brel ve tabi ki kemanlı Carissa's Weird da işin içine girince, iyice adı duyulmadık müzikler alemine dalmış oldum. Evet, adı duyulmadık olanları, ana akım dışında kalan müzikleri keşfetmeyi seviyorum; geçmişte beni bu konuda abuk subuk ("sen entel olmaya çalışıyon kızım") eleştirenleri de hayatımdan çıkarmış olmak ayrı bir güzellik.

- Sarsam da sarmasam da, çalsam da çalmasam da, erkense de geçse de karar verdim: Keman alacağım. On sekiz yaşımdan beri öğrenmek için artık çok geç olduğunu duyuyorum. Ama zaten ben de virtüöz olmak istemiyorum be paşam! Düygü'nün şu yazısını da okuyunca artık ertelemenin manası yok diye karar verdim. Sıkı sıkı bağlanacağım, bana meydan okuyacak (challenge durumları) bir şeylere ihtiyacım var. Bu konudaki seçeneklerim şöyle idi:

(i) Balkonda nane/maydonoz/roka yetiştirmek
(ii) Biriktirmeden bulaşıkları yıkamak
(iii) Para biriktirmek
(iv) Keman öğrenmek

Ödülü en güzel olduğundan en tutarlı olacağım şeyin keman öğrenmek olduğuna karar verdim. Hem, Beyza'nın doğumgünü hediyesi olarak aldığı keman metodum da var artık!

- Müdürüm, bir aydan sonra ilk kez direk beni arayarak küslüğünü resmen bitirmiş oldu. Kendisinin hastası filan değilim, konuşmazsam ölmüyorum. Yine de üzerimden bir yük kalkmış gibi oldu. Yakındır gerçi, küser yine.

- Cumartesi gecesi, hayatımdaki en önemli insanlardan Ankara'da kalan üçüyle, başbaşa, samimi bir erken doğumgünü kutlaması yaptık. Aslında ne kadar değerli olduğumu, nasıl da sevildiğimi, özlendiğimi çok derinden hissettim. "Varlık"ın, başkaları için ifade ettiği anlam kadar değerli olduğunu düşündüm. O gün yanımda bulunanların ve bulunmayanların varlığını kutladım. (Burada Deniz daha da duygusala bağlayarak aşağıdaki Oruç Aruoba şiirini eklemekten imtina etmez.)

Kendi olarak, sana gelen-
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan-
O, işte...

- Sonunda, yıllardır her gün sabahtan akşama kadar yazıp da gece unuttuğum, ertesi gün yepyenisini yazdığım şarkılarımı kaydetmeye karar verdim. Bilgisayarıma bir ses kaydedici yükledim, ilk denememi Beyza'ya dinlettim. Beyza, gerçek sesimin acayip tiksindirici olduğunu düşündürtecek kadar çok beğendi dijital sesimi. (hehe) Fruity Loops hadisesini de birkaç ay önceden karıştıra karıştıra öğrenmeye başlamıştım. Şarkıların altına gitar ve keman (o keman çalınacak) ekleyerek bir şeyler yapmayı planlıyorum. Olsa da, olmasa da. Kendime hodri meydan, hadi bakalım.

- Hayatımı iki düz bir ters örmeye karar verdim. Bu şekli daha çok seviyorum.

*Dinle / izle (Bu nasıl bir şarkı yahu!?)
** Dinle / izle
***Üstteki iki linki kontrol edemeden yapıştırdım, zira iş yerinde streaming engelli. Acayip bir şey çıkarsa kusura kalmayınız artık, ehe.