‘Amelie’ ve ‘Elveda Lenin’ film müziklerinin bestecisi Yann Tiersen, Parkorman'a konuk oluyor.
Etkinlik 2 ağustos çarşamba günü saat 21.00'de gerçekleşecek.
Fransa’nın en büyük müzik dehaları arasında gösterilen Yann Tiersen, ilk albümü ‘La Valse Des Monstres’ı 1995 yılında yayınladı.
‘Rue Des Cascades’ (1996), ‘Le Phare’ (1998), ‘Tout Est Calme’ (1999) ve ‘L’absente’ın (2001) ardından ‘Le Fabuleux Destin d’Amelie Poulain’ geldi.
‘Amelie’, 2002 yılında Yann Tiersen’e ‘En İyi Film Müziği’ dalında César ödülünü kazandırdı. Aynı yıl Dünya Film Müzikleri Ödülleri’nde (WSA) Yann Tiersen ‘Yılın En İyi Orjinal Film Müziği’ ödülünü de aldı.
Dünyanın dört bir yanında verdiği konserlerin ardından Yann Tiersen, 2004 yılında ‘Goodbye Lenin’ (Elveda Lenin) filminin müziklerine imza attı. Yann, bu defa da Alman Film Ödülleri’nde onurlandırıldı.
Tiersen, son albümü olan ‘Les Retrouvailles’ı yarattı. Özellikle Jane Birkin’in seslendirdiği ‘Plus d’Hiver’ ve Tindersticks’ten Stuart Staples imzalı ‘A Secret Place’, bu albümü Yann Tiersen’in olgunluk eseri haline getiren çalışmaların başında yer alıyor.
Kendi resmi sitesine de bir göz atmakta fayda var. Ama radiohead tarzı bir site beklemeyin, hayal kırıklığına uğrarsınız.
Yann Tiersen'in yaptığı müzik, her sabah bir doz alınmalı ki gün iyi geçsin. "Pembe renkli kırılgan müzik" derdim isim koymam gerekseydi. Benim bu konsere gidemeyeceğim belli oldu. İnsanın yüreğini hoplatan şeyler çok az bulunur, değerlidir. Gidenlere selam olsun. NTV'ye de selam olsun, yayınlasınlar konseri, imza kampanyası başlatalım :)

Bu arada, Amelie filmi yüzünden Berfu ve ben sapıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştık zamanında. Anlatalım:
Yıl 2002. Kıştı galiba. Ben birinci sınıftayım, Berfu yurtta kalıyor, haftasonları bize geliyordu. Amelie yeni gelmişti. Bir cuma aşamı Kızılırmak sinemasında gittik filme. Çıktığımızda hava kararmıştı ama farkında bile değiliz. İkimiz de öyle etkilenmişiz ki filmden, Meşrutiyet Caddesi dünyanın en güvenli, en güzel caddesiymişcesine yürüyoruz. Pembe pembe :) Arkamızdan gelen adamın bizi takip ettiğini ancak caddenin bitiminde anladık. Ama şöyle düşünecek kadar uçmuşuz:
Ben: 'Berfu bak. Adam da filmeden çıkmış galiba. Ne kadar mutlu değil mi? Ah Tanrım, hayat ne kadar güzel ehe ehe ehe'
Berfu: 'Ah evet evet. Kesin o da Amelie'yi izlemiş. Hoppidi hoppidi'
Adamın bizi takip ettiğini ancak, metroda ankesörlü telefonda Berfu konuşurken, onun da bizi arkamızda beklediğini görünce farkettik. Bundan sonra pembe rengimiz adrenalin kırmızısına dönüştü. Adamdan bir şekilde kurtulduk. Eve döndüğümüzde ise hala koşuyor gibiydik. Filmi yorumlamayı ertesi günün kahvaltısına bırakmak zorunda kaldık.
Bu pis adam bizim uçmuşluğumuzu görüp, hayatın gerçeklerini anlatmak üzere peşimize takılmış bir hayırsever miydi bilemem. Ama onun yüzünden güzelim filmi senelerdir hep bu sonla hatırlıyorum. Pis kişi. Cık cık cık.
Konsere gideceklere: Konserin üstüne Amelie'yi de göstereceklermiş. Aman diyim, çıkışta kendinize dikkat edin. :)